Maslow’un piramidini sorgulayan ve günümüzde geçersiz duruma geldiğini savunan akademisyenlerin sayısı hızla artmaktadır. Bu yazının esin kaynağı da Yıldırım Yıldırım’ın 2015 yılında yayımlanan “Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisinin Yeniden İncelenmesi ve Gösterişçi Tüketim” adlı makalesidir.
Esasen ben de Yıldırım’a sonuna kadar katılıyorum ve Maslow’un teorisinin miadının artık dolduğunu düşünüyorum. Önce Maslow’un teorisini anahatlarıyla anımsayalım.
İhtiyaçlar hiyerarşisi teorisi, Abraham Maslow tarafından geliştirilerek 1943 yılında yayımlanmıştır ve genel itibarıyla insan psikolojisi ile ilgilidir. Maslow, ihtiyaçları beşe ayırarak kategorize etmiş, ihtiyaçları hiyerarşik olarak ele almış ve insanın en alttaki ihtiyaçlarını karşılamadıkça bir üst basamaktaki ihtiyaçlara yönelmediğini ileri sürmüştür.
Teoriye göre ilk basamakta fizyolojik ihtiyaçlar yer almaktadır. Yeme, içme, barınma, uyuma, dinlenme ve cinsellik gibi yaşamsal bağlamda temel gereksinimler fizyolojiktir ve bu ihtiyaçları gidermemek sağlığı bozar. İç güdülerimiz bizi ilk olarak bu gereksinimleri gidermeye yöneltir.
İkinci basamakta güvenlik ihtiyacı vardır. Emniyet içinde olma, tehlikeden korunma, kargaşa, anarşi ve kaostan uzak yaşama kaygısının sonucudur. Kaygılarla yaşamak da sağlığı bozar. Ancak fizyolojik ihtiyaçların giderilememesi öncelikle fizikiği sağlığı, güvenlik ihtiyacının giderilememesi ise öncelikle ruhsal sağlığı bozar.
Sonraki basamak, aidiyet ve sevgi ihtiyacıdır. Bir aileye/gruba mensup olma, başkaları ile sosyal ilişki kurma, kabul görme gibi ihtiyaçlar bu basamaktadır. Özellikle sevme ve sevilme ihtiyacı, şefkat ve ilgi ihtiyacı ile birleştiğinde çok önemli hâle gelir. İnsanoğlu yaşı ilerledikçe yalnızlaşmakta buna mukabil güçten düşmekte, sağlığını günbegün kaybetmekte ve yaşı küçük olan yakınları tarafından dışlanmaktadır; doğal olarak da zamanla ilgi ve sevgi ihtiyacı neredeyse hayatî boyut kazanmaktadır.
Dördüncü basamak saygı ihtiyacıdır. Sosyal statü ile ilgilidir. İnsanlar neredeyse hayatları boyunca eğitim görmekte, kariyer yapmakta, kendilerini geliştirmek için uğraşmaktadır. Bu uğraşı sonucunda başta yakın çevreleri olmak üzere toplumdan özel bir muamele, ayrıcalık, tolerans ve nezaket beklerler; aksi takdirde tabiri caizse bozulurlar, suratları turşu satar.
Son basamak ise kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır. Önceki dört kategoride yer alan ihtiyaçları sağlayan insan, artık dönüp kendine bakmakta ve ideallerini gerçekleştirmek, yeteneklerini sergilemek için kollarını sıvamaktadır. Özellikle maddî ve manevî ihtiyaçlarını giderenler, halk diliyle ununu eleyip eleğini asanlar içlerinde yatan ukdeyi gerçekleştirmek için harekete geçmekte, çoğu zaman da kitaplar yazmaya, seminerler vermeye, projeler üretmeye başlamaktadır. Görüldüğü üzere insanın içe dönüşü ve verimli olmaya başlayışı, kafasının rahat olmasıyla bağlantılıdır.
Şimdi konunun iletişimle ilgisine gelebiliriz. İletişimin merkezinde insan vardır. Bir insanın sosyalleşmesi, dış dünyayla iletişime geçmesi anlamına gelmektedir. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde insanın iletişimsel ihtiyaçları üçüncü, dördüncü ve beşinci basamaklara atılmış; ilk sıradaki temel ihtiyaçların arasına iletişim/sosyallik temelli gereksinimler girememiştir. Söz konusu ihtiyaçlar hiyerarşisi belki 1940’lar için durumu en doğru şekilde yansıtmaktadır ama aceba günümüzde de böyle bir doğruluktan bahsedebilir miyiz!
Bir defa günümüzde insanların yaşam tarzları radikal bir değişime uğramıştır. Hayata bakış açıları değişirken insanların sosyal arayışları ve haz tercihleri de ciddi ölçüde farklılaşmıştır.
Örneğin çok enteresandır, kaosu, kargaşayı, anarşiyi isteyen veya sınırların kalkmasını savunan önemli bir kitle bulunmaktadır. Hele ki küreselleşmenin yıkıcı etkisiyle “dünya vatandaşlığı”, “global köy” gibi kavramlar hayatımıza girmeye başlamıştır. Bu kavramlar yüz sene önce zikredilse muhtemelen ütopya gibi algılanacak, gerçekçi gelmeyecekti.
İnsanoğlunun 1900’lerin sonunda hızlanan ahlakî çöküntüsü büyük aşama kaydederek yeni milenyumda büyük ölçüde tamamlanmıştır. Ahlakî çöküntü tabirinin içini doldurmak gerekmektedir. Cepte para olmamasına rağmen ve kesin ve acil olmayan bir isteği gerçekleştirmek için faizle bankalardan veya başka mercilerden borç alarak arzulanan mal ya da hizmeti satın almak, yüz sene öncesinin bakış açısıyla ayıplanır. Günümüzde ise normalleş bir tüketici davranışıdır. İnsanları böyle irrasyonnel bir davranışa sürüklenmesinin altında beğeni gibi kişisel arzuların dışında yakın çevreyle yarışma, sosyal gruba ayak uydurma, çevresindekilerden geri kalmama, kendini başkalarına beğendirme ve hatta bazı zaman da caka satma gibi eğilimler yatmaktadır.
Fizyolojik ihtiyaçlar, olmazsa olmazdır. Ancak ikinci sıradaki güvenlik ihtiyacının yerini artık saygınlık ihtiyacının aldığını görmekteyiz. Günümüz modern toplumunda insanlar, dışarıda yangın olsa bile tiril tiril giyinmeye özen göstermekte ve bunun için dünya kadar alışveriş yapmakta veya dışarıya çıktıkları zaman mümkün mertebe en iyi mekanlara gitmeye çaba harcamakta ve bir mekana girdikleri zaman mekan sahibinden özel ilgi beklemektedir. Toplum içinde itibar beklentisi, neredeyse tacirlerin ticari itibara verdiklerini önemin düzeyine erişmiştir. Hatta zaman zaman insanlar karınları aç olsalar bile çok pahalı estetik ameliyatlar için bütçe ayarlamaya çalışmakta, gösteriş için sağlıklı yaşam gibi temel ihtiyaçlarının pek çoğundan vazgeçmeyi göze alabilmektedirler.
Gösterişçi tüketim kavramı, görüldüğü üzere Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisini darmaduman etmektedir. Bunun nedeni, günümüzde isteklerle ihtiyaçların çok kolay yer değiştirebilyor olmasıdır. Etkili bir reklam, güçlü bir marka sunumu ve iyi tasarlanmış bir pazarlama iletişimi ile pek çok insanı ihtiyacı olmayan mal ve hizmetlere yöneltmek mümkündür. Dolayısıyla günümüz piyasalarında tüketicilerin zihinlerinde yer edinmek belli başlı hedefler arasındadır. Bu hedefe ulaşabilmek için firmaların en sık kullandığı yöntemlerden biri de tüketicileri saygıdeğer olma, hava atma, parmakla gösterilme, teveccühle karşılanma ve kendini özel hissettirme veya şımartma duyguları üzerinden avlamaktır. Pek çok insan, bu duygulara yenik düşmekte ve temel ihtiyaçlarını fütursuzca öteleyebilmektedir. Örneğin barınma (ev sahibi olma) ihtiyacı ötelenerek mümkün mertebe en lüks otomobillere binme veya en lüks tatilleri yapma tercihinde bulunulabilmektedir.
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi maalesef geçerliliğini yitirmiştir. Zira istek ve arzuların yükselen baskısıyla ihtiyaçlar arasındaki hiyerarşi sona ermiştir.