Enstruman çalmak birçok insanın mesleği birçoklarının da hayalidir. Müziğin insanın derinlerine dokunan sonsuz etkisi dinleyicide yapılan müziğe bir şekilde dahil olma isteği doğurur. Herkesin çalarken kendini hayal ettiği bir ya da birkaç enstruman vardır. Enstruman almanın ve bakımının maliyeti, ilerleyen yaşın engel olacağı düşüncesi ya da yeteneğinden emin olamamak gibi sebepler insanları bu hayalinden uzaklaştırır. Oysa ki bunların hiçbirisi gerçek sebepler değildir.
İlk örneğim birçok ülkede yaşayan Roman vatandaşları olacaktır. Tek sermayeleri enstrumanları olan bu insanların büyük çoğunluğu geçimlerini müzikle sağlar ve bu işi gönülden yaparlar. Üniversite yıllarımda klarnet çalan bir Roman genciyle sohbetim esnasında küçük yaşına rağmen enstrumanına olan hakimiyetinden etkilendiğimi söylemiş ve müziğe nasıl başladığını sormuştum. O da bana hikayesini anlatmıştı.
Önce dedesi çalması için ona bir klarnet almış, onu bu enstrumana yönlendirmek istemiş. Henüz ilkokul sıralarında olan genç arkadaşım enstrumana hiç ilgi duymadığı gibi paraya ihtiyacı olduğu bir dönemde de klarnetini satmak durumunda kalmış. Fakat birkaç yıl sonra okul hayatında zorlanmaya başlayınca okumak istemediğine karar vermiş. Bir yandan da bir kızı seviyor ve onunla hayat kurabilmesi için paraya ihtiyacı var. Para sıkıntısına çözüm olarak dedesinin fikrini hayata geçirmiş ve kendine bir klarnet alıp çalmaya başlamış. Böylelikle iş hayatına giriş yapan bu genç arkadaş çalabilir miyim diye düşünmemiş, özel ders almalıyım dememiş, yeteneğini de sorgulamamış eline aletini almış ve bu işten para kazanmalıyım diye düşünmüş. Şimdi siz romanların diğer insanlardan müzikal olarak daha yetenekli olduğunu ve bu yüzden bu arkadaşın bu yolda daha başarılı olduğunu düşüneceksiniz ama hatırlatmak isterim ki eğitim bilimlerinde her insan biricik ve eşsizdir. Her öğrenci kendi içerisinde değerlendirilir. Burda önemli olan o enstrumana maruz kalmak onunla çok fazla vakit geçirmektir.
Müziksel işitme, okuma ve yazmada yetersiz, hiçbir şekilde yeteneği olmadığını düşündüğüm bir arkadaşım daha vardı ki muhtemelen bu yüzden kendi yetersizliğinin farkında olamamış ve lise zamanlarında kendisine bir elektro gitar edinip çalmaya başlamıştı. Yabancı grupların meşhur şarkılarına saatlerce çalışıp, taklit ederek birebir çalabilirdi fakat istek şarkılara eşlik edemez ya da enstrumanıyla doğaçlama yapamazdı. Bu arkadaş yeteneğinin yetersizliğiyle ilgili yapılan yorumları hiç umursamadan çalışmaya devam etti çünkü elindeki alete büyük hayranlık duyuyor, onu sahip olduğu her şeyden çok seviyordu. Şimdi bu sevgi sayesinde potansiyelinin çok üstünde bir gitarist olmayı başardı. O çalarken etrafındaki insanlar onu hayranlıkla dinliyor ve imrenerek gitar çalışını izliyorlar. Yani demem o ki bir enstruman çalmak için yetenek önemlidir fakat esas olan disiplindir.
Yaş konusuna gelecek olursak enstruman çalmaya erken yaşlarda başlamak elbette çok önemlidir fakat bu da sizi yolunuzdan alıkoymak için yeterli bir sebep değildir çünkü kimse sizden Londra filarmoni orkestrasına piyanoyla eşlik etmenizi beklemeyecek ki emin olun 5 yaşında başlamış olsanızda muhtemelen bu kadar üst düzey bir başarı elde edemeyecektiniz. Etrafımdaki envai çeşit müzisyenden yola çıkarak bu çıkarıma varmayı hak gördüm diyebilirim. Önemli olan elinize aldığınızda kendinizi iyi hissettiren ve onunla vakit geçirmekten keyif aldığınız enstrumanı bulabilmek. Eğer bu tadı yakalarsanız 70 yaşında da bir bağlamanın sapını tutabilirsiniz.
Peki başlamaya karar verdiniz ama hala “Kararsızım, hangi enstruman bana uygun? “ ya da “Çocuğum için hangi enstrumanı seçmeliyim? “ diyorsanız birkaç ayrıştırıcı özellikten bahsedebilirim. Enstrumanlar, yaylı çalgılar, vurmalı çalgılar, telli çalgılar, tuşlu çalgılar ve nefesli çalgılar olarak gruplara ayrılırlar. Keman, viyola, piyano, mandolin, ukulele, ve flüt çalan biri olarak söyleyebilirim ki yaylı çalgılar( keman, viyola, viyolonsel, kabak kemane vb. ) bunların içinde çalması en zor olandır. Çünkü sesin çıktığı noktaya basmanızı kolaylaştıran herhangi bir belirteç yoktur. Çok uzun yıllar disiplinli çalışırsanız eğer parmağınızı doğru yere basar ve doğru sese ulaşabilirsiniz. Bir piyanonun tuşuna, bir gitarın perdesine basmak kadar kısa sürede temiz sese ulaşmazsınız. Defalarca, yıllarca deneyerek doğru yeri ezberlemeniz, pratikleştirmeniz gerekir.
Bu yüzden tavsiyem, eğer erken yaşlarda değilseniz yaylı çalgıları diğerlerinden sonraki tercih olarak görmeniz. Küçük yaştaki çocuğunuz için yaylı çalgılardan biriyle kariyer düşünen bir ebeveyn iseniz de unutmayınız ki çocuğunuzun gerçek bir başarı için günde en az 6 saat düzenli çalışması gerekmektedir. Tüm bunlar tabii ki size engel değil, gerçekten istiyorsanız elinize hemen bir keman alıp başlayın. Sizin nasıl mucizeler yaratacağınızı kim bilebilir ki.
Konservatuarların giriş sınavlarında fiziksel özelliklerinize göre enstrumanlara yönlendirilirsiniz. Dudak, diş yapınız üflemeli çalgıya uygun mu, parmaklarınız piyano çalabilir mi, ya da bir viyolonseli kavrayabilecek fiziğe sahip misiniz bunlar çok önemlidir. Ama sosyal yaşantınızda sizi mutlu eden çalgıyı elinize almanız için bunların hiçbirinin önemi yoktur. Siz piyanonun başına oturup çalmaya başladığınızda kimse size “Parmakların yeterince uzun değil bu yüzden sen piyano çalamazsın” demez. Öyleyse benim söylediklerimi, başkalarının ne düşündüğünü, kafanızdaki olumsuz düşünceleri bir kenara bırakın, elinize enstrumanınızı alın ve ondan keyif almaya bakın. Eğer ona gereken ilgiyi gösterir, yeterince zaman ayırırsanız o da zamanla sizin en yakın arkadaşınız olacaktır. Bugünlerde böyle dostluklara gerçekten ihtiyacımız var.