Tanrı insanı iki cins yarattı. Biri erkek biri kadın bir bütünün iki parçası olabilsinler diye. Tanrı bütün canlıları iki cins yarattı. İki farklı doğa iki farklı ruh ancak birlikte mutlu olabilsinler diye.
Bizler bu kainatta bu kesin bilginin varlığı ile yaşamaya devam ederken aramızdaki farklılıkların gücümüzü daha fazla arttıracağına olan inancımızla nefes almaya çalıştık yüzyıllarca .
Ancak her geçen gün bir türün diğerine olan zorbalığıyla, zamanla yerleşen yanlış kanının bu güne kadar getirmiş olduğu olumsuz sonuçlarla mücadele etmek zorunda bırakıldık.
Şuan gelinen noktada öncelikle bunun bir cinsiyet meselesi değil zihniyet meselesi olduğunun bilincinde olmak zorundayız.
Hem dünya çapında hem de ülkemizde halihazırda var olan yasalar her ne kadar teoride bu bilinçsizliğin önüne geçebiliyor gibi gözükse de uygulamanın böyle olmadığını gün geçtikçe artarak devam eden kadın cinayetleriyle , bir cinsin diğerini canavarca hislerle yok edişiyle acı bir şekilde görüyoruz.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Dünyanın her yerinde kadının anıldığı, sorunlarının çeşitli platformlarda tartışıldığı bir gün!
Neden 8 Mart ?
Dünya Kadınlar Günü, Birleşmiş Milletler tarafından bu şekilde tanımlanmış olarak her yıl 8 Mart'ta kutlanan uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların, siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır.
Birleşmiş Milletler'in resmi açıklamalarında 8 Mart gününün seçilmesine kaynaklık eden olayın Rusya'da yaşanan devrimin 8 Mart günü kadınların protesto eylemleri ve grevleri ile başlamış olması olduğuna işaret edilmektedir.
Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında, iki kız kardeş Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova'nın girişimi ile gerçekleştirilmiştir. Farklı zamanda farklı gerekçelerle kutlanması engellenmiş olsa da şuanda resmi olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ülkemizde de kutlanmaya devam edilmektedir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Yaşam döngüsü içinde var olmaya çalışan kadınların var olma çabasının tüm dünyada aynı anda haykırıldığı bir gündür.
Biliyoruz ki, kadın toplumun en etkili, yönlendirici, birleştirici ve koruyucu unsurudur. Kadının ilerlemesi sosyal adaletin bir şartı olmakla birlikte sadece bir kadın sorunu değildir. Bu konu, sürdürülebilir, adil ve kalkınmış bir toplumu inşa etmenin tek yolu olup politik, sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel güvenliği başarmanın da ön koşuludur. Demokratik, ileri bir toplum için, kadınların güçlendirilmeleri, etkinlik alanlarının genişletilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk vb. alanlarda eşit fırsat ve olanaklardan faydalanabiliyor olmaları son derece önemlidir.
Tüm dünyada tartışılan kadın kimliği, ülkemizde ırksal, kültürel, etnik, dini, ve benzeri farklılıkları içerisinde algılanmakta ve bu farklılıkları ile gerek sosyal gerek siyasal hayatımızı zenginleştirmektedir. Bu zenginlik sadece demokrasimizi güçlendirmemekte aynı zamanda toplumsal ahengimizi de ortaya koymaktadır. Osmanlıdan günümüze bu çeşitlilik ve kimlik zenginliğini yaşayan ülkemizde kadınlar, erkeklerle birlikte sosyo-kültürel, siyasal tarihimizin inşa ve ihyasında büyük roller üstlenmişlerdir. Unutulmamalıdır ki, istiklal savaşının Nene Hatun’u, Halide Edip Adıvar’ı, Sabiha Gökçen’i, Halime Çavuş’u, bizim kadınlarımızdır.
Tüm dünyada kadın haklarına verdiği önemle bilinen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK bize şu sözüyle seslenir; "Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur."
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Türkiye'de kadına karşı şiddetin önlenmesine dair tek kanundur.
Kanun, şiddete uğrayan veya uğrama riski bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının korunması ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri içermektedir.
Kanun fiziksel şiddetin yanısıra, ekonomik, psikolojik, cinsel şiddet gibi farklı şiddet türlerini de kapsamaktadır.
Kanunun yasalaşma süreci özellikle Türkiye'deki kadın hareketinin mücadelesi ve AİHM'nin Türkiye aleyhine verdiği kararların sonucunda hızlanmıştır.
Kanunun 2. maddesinde referans verildiği üzere, kanundaki esaslar büyük ölçüde İstanbul Sözleşmesi'ne göre oluşturulmuştur.
Kanun kadına yönelik şiddete ilişkin iki ana tedbir kararı öngörmektedir: koruyucu tedbir kararları ve önleyici tedbir kararları.
Koruyucu tedbirler ;
Polis, savcılık ve valilik tarafından alınabilecek koruyucu tedbirler
Şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan kadına;
- (ve beraberindeki çocuklara) uygun barınma yerinin sağlanması,
- geçici maddi yardım yapılması,
- psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi ve
- kreş imkânı sağlanması.
Hakim tarafından alınabilecek koruyucu tedbirler
Şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan kadının;
- iş yerinin değiştirilmesi,
- (evli olması halinde) müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi,
- adına şiddet uygulayan kişiyle evli olması halinde tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması,
- Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi.
Önleyici tedbirler
Şiddet uygulayan kişinin;
- şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,
- müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,
- korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması,
- hakkında çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,
- korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,
- korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi,
- korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi,
- bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahlarını kolluğa teslim etmesi,
- silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi,
- korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması,
- bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması,
- çocuklarıyla ilgili velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulmasına dair karar verilmesi,
- korunan kişi ve çocukları için tedbir nafakasına hükmedilmesi.
Nitekim kanunun kapsamından ve kadına karşı şiddetiin önlenmesindeli rolünden de anlaşılacağı üzere şuanda ülkemizde İstanbul Sözleşmesinden sonra bir kadının kendini hukuki olarak korumasında elindeki en meşru araç 6284 sayılı Kanundur. Sırf kanunun uygulamasındaki uygulayıcılara ait eksiklikler ve bu kapsamda kanunun uygulanmasında çeşitli sorunlar yaşanıyor diye kadınların bu doğal hak korumasından mahrum bırakılması kabul edilebilecek bir şey değildir. Zira kanun yaşam hakkının tek dayanağı hale gelmiştir.