ABD Başkanı’nın Ermeni lobisine alet olmasının üstüne sayın Cumhurbaşkanımız 26 Nisan 2021 tarihli kabine toplantısının akabinde yaptığı açıklamalarda gerekli cevabı vermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından verilen cevap ermeni yalanındaki soyut ve mesnetsiz olmayıp her bir sözü somut bilgiye ve işaret ettiği belgeye dayanmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu açıklamasına rağmen ,başta batılı ülkeler ve onların ülkemizdeki borazanlığını yapanlar yine de aynı telden çalacaklardır. Araf suresi 179. Ayette de belirtildiği gibi “…gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler…”
Geçmişleri katliamları bezeli devletler , “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” mottosuna sahip bizleri tabi ki anlayamazlar . Bu sebeple kendileri gibi bilip iftira atmaktan da kaçınmazlar. ‘Soykırım’ın bir yalan olduğu, Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni tarafından bizzat kayda geçirildi. Kaçaznuni, 1923 tarihli raporunda, “Tehcir kararı amacına uygundu. Türkiye, savunma içgüdüsüyle hareket etmişti” ifadesini kullandı.
Her yıl 24 Nisan’da, Ermenilerin bir yalanı neredeyse tüm dünyayı esir alıyor. Ermenilerin Türkiye’ye yönelik bir baskı aracına dönüştürmeye çalıştığı sorunun çıkış kaynağı ise Batılı ülkeler. Osmanlı Devleti’ni çökertmek isteyen Rusya ve Batılı ülkeler, 1800’lü yıllardan itibaren azınlıkları örgütlemeye başladı. Toprak vaadi ile kışkırtılan Ermeniler, çeteler oluşturarak Osmanlı’ya karşı terör eylemlerine başladı. Özellikle 1890’lardan itibaren Ermeni çeteler saldırılarını artırdılar. Batılı ülkelerden güç alan Ermeniler, Osmanlı’ya karşı ayaklanmaya ve bazı tavizler istemeye başladı.
Kurdukları Taşnak ve Hınçak gibi örgütlerin saldırıları dayanılmaz bir hale dönüştü. 1912’den itibaren özellikle Rusya, Fransa ve İngiltere’nin desteğini alan Ermeniler, doğuda Rus ordularına yardım etti. 1. Dünya Savaşı sırasında da Ermeni askerlerin Rus ordusu içinde yer alması ve Ermeni çetelerin katliamlara varan saldırıları üzerine Osmanlı Devleti tehcir kararı almak zorunda kaldı. Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin kendini korumak amacıyla aldığı tehcir kararı sırasında açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle yaşanan ölümleri soykırım olarak nitelendirerek Türkiye’ye karşı kullanıyor.
Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin 1915 olayları başta olmak üzere dönemin Türk-Ermeni ilişkilerini içeren ‘Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok’ adlı raporu hem tarihi bir itiraf hem de diaspora baskısı altında kalan ABD gibi ülkelere sözde soykırım yalanı konusunda ışık tutacak nitelikte. Kaçaznuni bu itirafları 1923 Parti Konferansı’nda söyledi.
Ermeni gönüllü birlikleri sistemi, Ermenistan’da ve komşu ülkelerde anarşi ve yağmayı sistemli hale getirmiştir. Gönüllü birliklerin ruh halini yansıtması bakımından hep bir ağızdan söyledikleri şu şarkı bestelenmiş bir itiraftır: “Haydi yık, yağmala, öldür ve tak omzuna ceketini, özgürce dolaş!”
Taşnakların Türklere ve Kürtlere karşı giriştiği katliamlar yanında Ermeni köylülerine de şiddet ve baskı uygulaması, Ermeni halkı içinde de geniş tepkiye yol açmıştır. Dahası bazı Ermeni belgeleri, Ermeni köylülerinin Türk ordusuna gösterdiği sıcak duyguları yansıtmaktadır.
Osmanlı Meclisi Mebusanındaki üç Ermeni mebus (Erzurum mebusu Karakırı Pastırmacıyan- Garo takma adıyla), (Kozan mebusu Hamparsum Boyacıyan-Murat takma adıyla), (Van mebusu Vahan Papazıyan) cepheye koşarak, Türklere karşı savaşan çetelerin başına geçtiler. Van’da çıkan Ermeni ayaklanması, kentin Rusların eline geçmesine yol açtı. Van’daki ayaklanma Muş’a sıçradı. Osmanlı Ermenileri, kendi Devleti ile savaş durumuna girmişlerdi. Bu durum karşısında Osmanlı hükümeti, ‘tehcir’ kararını almak zorunda kaldı (Mayıs 1915). Kısaca ‘Tehcir Kanunu’ denilen “Vakti-i Seferde İcraat-ı Hükümete Karşı Gelenler İçin Cihet-i Askeriyece İttihaz Olunacak Tedabir Hakkında Kanun-ı Muvakkat” gereğince Ermeniler savaş bölgesinden alınarak Diyarbakır’ın güneyine, Fırat vadisine ve Urfa yöresine yerleştirildiler(Dahiliye nezaretinin sadarete verdiği 7 Aralık 1916 tarihli raporda 702.900 kadar nüfusun göç ettirildiği kayıtlıdır). Osmanlı hükümeti, göç ettirmenin uygulanması sırasında can ve mal güvenliğinin sağlanması üzerinde önemle durdu ve gerekli önlemlerin alınması için sürekli talimat verdi. Bu konuda gerekli özeni göstermeyenlerle suç işleyenler tutuklanarak mahkemelere sevk edildi (1379 kişi). bunların bir bölümü idam da dahil olmak üzere, çeşitli cezalara çarptırıldı. Ancak, salgın hastalı, iklim koşulları, yolculuğun meşakkati, savaş koşullarında bulunulmasından kaynaklanan önlem yetersizliği yüzünden vuku bulan olaylar ya da bazı idare adamlarının yasa dışı davranışları nedeniyle Ermenilerin bir bölümü tehcir uygulaması sırasında öldü (Büyük Larousse ve Ansiklopedisi, C.20, İstanbul 1986, s.3785).
Söz konusu tarihi olaylar, bazı Ermeni çevrelerince tek yanlı olarak düzmece, yalan ve sahtecilik üzerine kurulmuş bir algı ile “soykırım” olarak yıllarca ileri sürülmüş ve bazı devletler tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı zaman zaman haksız itham ve uygulamalara ve özellikle siyasi boyutta malzeme olarak kullanılmaktadır.
Sonuçta, “soykırım” yalanına can yeleği gibi sarılanlar, adaletin gerçekliği denizinde girdaba yakalanmışlardır.
Şimdilerde ise, bu yalan ve iftira bataklığının kuşattığı zakkum ağacının meyvesi tadında “soykırım” yalanına ABD Başkanı sarılmaktadır.