Ben Murat Aydın;
Bu yazıyı sabahın 04:36'sında yazmaya başladım derin bir uykudan kuş sesleri ile uyanarak. Sivas'ın Şarkışla ilçesinin Yükselen Eşimin köyünde.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın ayak bastığı ve ispiyoncu itin birinin ihbar edip yakalattığı Şarkışla'dan. Ama aynı Şarkışla'da yemek de götürüldü bu yiğitlere kaldıkları mağarada. Bu yemeği götüren kişi sonradan benim kayın babam ve kızlarımın dedesi, eşimin babası oldu. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan "Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi" , "Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye" ( Şimdilerde sağcı, solcu, dinci ve milliyetçi herkesin diline pelesenk) ve benzeri sloganlar diyerek; Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi Anadolu'ya indiler. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları önce Çanakkale'de, yeryüzünde görülmemiş, bir örneği daha olmayan; işgale, sömürüye karşı olağanüstü mücadele ettiler ve kazandılar Anadolu halkları ile beraber. Dünya halklarına örnek oldular dünya tarihinde bir ilki başararak. Sonra da Kurtuluş Savaşı'nı başlattılar.
İşte Köy Enstitüleri kapatılmış, gençliğe hitabede Atatürk'ün dediği gibi;
“Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî, bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.
Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-u-zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur! "
Marshall yardımı ( tefeci planı) adı altında ekonomisi işgal edilmiş, tersanelerine girilmiş, Sağcı - Solcu, Türk - Kürt, Doğulu - Batılı, Alevi - Sünni adı altında sokaklarda kardeşi - kardeşe, evladı - babaya öldürtmüşlerdi. O dönemde tek Türk devleti olan ülkemiz Türkiye'de. Yeryüzünün tek "bağımsız" Türk ülkesinin, "Yaşasın tam bağımsız Türkiye" diye Ankara - Çanakkale marşları gibi milli marşlarımızı söyleyerek ve milli bayrağımızı taşıyarak protesto ettiler 68 kuşağı.
Tarihinde ilk defa Osmanlı İmparatorluğu'na vergi ödeyerek iç denizimiz olan Akdeniz'de bulunan ve ABD tarihinde ilk ve son defa İngilizce dışında bir dille (Osmanlı Türkçesi) imzalanan bir antlaşma ile dolaşan 6. Filoyu İstanbul Boğazında denize döktü.
Ki aynı 6.filo 1914-1915 Çanakkale Savaşı'ndan hemen 3 yıl sonra Payitahtımız olan İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nın rıhtımına yanaşmıştı tek bir kurşun bile sıkmadan. Bir zamanlar ülkemiz olan Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentini ve Padişahının yaşadığı sarayı da işgal etmişlerdi. Mali, idari, adli ve daha birçok resmi kurumların başına geçip; Fransız, İtalyan, Yunanlar ile Anadolu'yu da paylaşmışlardı.
İşte aynı 6. filo Kıbrıs konusunda dik duran dönemin Başbakanı Karaoğlan lakaplı Bülent Ecevit'e gözdağı verilmek üzere tekrardan İstanbul' gönderilmişti. İşte Filistin halkının yanında olmak için ortaya giden Denizler (tek kurşun atmadan, tek damla kan akıtmadan, Filistin de bile) tarafından boğazda denize döküldüler.
Yine 6. Filoyu alkışlarla karşılayanlar tarafından yönetiliyoruz şimdi. Denizler ise idam edildi.
Doğduğum değil ama çocukluğum, gençliğimin geçtiği, kişiliğimin oturduğu Esenyurt'ta Bir Kemal, bir Deniz, birde Bozkurt'umuz var. (Bir siyasi liderin savunduğu gibi bir bozkurt değil. Tarihsel ve gerçek anlamda Bozkurt) Belediye başkanımız Kemal Deniz Bozkurt var.
Ben Murat Aydın
İşte; Deniz’lerin idam edildiği günün gecesinde Nazım Hikmet'in heykelinin boğazına (bir sabah Denizlerin boğazına ip geçirildiği gibi) geçirilerek kaldırılmasını protesto ettim. Sanki Allah'ın başka sabahı, günü yokmuş gibi yaptılar bunu Esenyurt'ta. Sanki ilk acil işleri buymuş gibi.
Esenyurt'ta sadece bunu yapmadılar. Talan edildi Esenyurt. Yaşayanların geleceği karartıldı. Geniş cadde ve yolları için "Uçak mı konacak?" diye protesto ettikleri dönemin belediye başkanı Gürbüz Çapan'a silah bile çektikleri o cadde ve sokaklara giremiyorum. Girsem bile çıkamıyorum. (çıkmaz sokak yoktur Esenyurt'ta) Ama artık Esenyurt'un adı çıkmaz sokak olmuştur. "Kültür bir kentin soyadıdır", "Umudun şehri" bu ve buna benzer lafların altını doldurmak boynumuzun borcudur.
Bundan sonra kişiliğimin, kimliğimin oluştuğu bu şehri anlatacağım.
Çektiğim filmde de bunu anlamak istedim. Gösterime girdiğinde göreceksiniz.
"Vur Kaç" Esenyurt" diye niye koydum adını sanıyorsunuz? Hele ikinci sezonunda çok daha gerçekçi olacak. Senaryomuz çoktan hazır. Ama o talana göz yumanlar, beslenenler hiç bir şey yapmadan en çok nemalananlardır. Ve onlar hiçbir şey yapmadan yaptığımız işi bile engellenmeye çalışmışlardır bizleri polise şikayet ederek. "Pandemide dansöz oynatıyorlar kahvede" ,"mahalleyi teröristler bastı" vb şikayetler ile bizi ispiyonluyorlar sizi de anlatacağım ikinci sezon. Oysa dediklerin türden sahnelerimiz veya kostümlerimiz bile yoktur ilk sezonda. Evet sizi de anlatacağız. Hepinizi oynayacak oyuncu ve hepinizin pisliğini yazacak senarist ve çekecek yürek, izleyecek insanımız var. Tek şanssızlığımız popüler bir kaçak kabadayı bizden önce anlattı Esenyurt'ta olanları. Sanki Esenyurt'u yönetenler bilmiyor muydu yaşananları, talanı, yalanı ve söylenenleri? Yönetmenlerin etrafında duran yalaka yöneticiler kemal? Yönetime yakın olan müteahhit, gazeteci, avukat, doktor, esnaf ve meclis üyeleri onlarında yardakçıları bilmiyor muydu? İhaleciler, dosyacılar, rüşvet alıp verenler bilmiyor muydu? Muhalif siyasi partiler, değnekçi gibi dernekçiler bilmiyor muydu?
Bizim Kemal Deniz Bozkurt abimiz de biliyor (birebir görüşmemde bahsettim, bilmediğini demişti, artık biliyor) benim Nazım Hikmet Ran'ın heykelinin Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan'ın idam yıldönümünde kaldırılışını protesto edince haksız yere işten atıldığımı. Mahkeme kararı ile işe iade edildiğimi ama dönemin belediye başkanı Necmi Kadıoğlu'nun işe almadığını. Hatta tazminatımı bile sulh! yolu ile yarısından azını aldığımı. Artık herkes biliyor. Ve daha yazmaya yeni başladım.
Ben Murat Aydın
Merhaba