Tekrar tekrar evlere kapandığımız, her kapanmada mental olarak daha fazla yıprandığımız bu pandemi günlerinde kaçınılmaz sebepler yüzünden her zaman ilk etkilenen meslek grupları eğlence sektörü çalışanları oldu diyebiliriz. Müzisyenler, garsonlar, mekan sahipleri, güvenlik görevlileri ve daha bir sürü insan. Ne yazık ki tüm dünyayı saran bu kaosun tahminimizden uzun sürmesiyle gelen maddi zorluklar, manevi olarak da bizi fazlasıyla etkiledi. Peki ya sektörün çalışanı değil de müşterisi olan insanlar, onlar da sabırsızlıkla beklemiyor mu bu sektörün normal zamanlara dönmesini. Herkes o kadar özledi ki haftada bir, ayda bir de olsa dışarda ailesiyle, dostlarıyla oturup sohbet etmeyi vakit geçirmeyi, arkadaşlarıyla dans etmeyi, çocuğunu tiyatroya götürmeyi, filmi evinde değil de sinemada izlemeyi. Elbette İtalyanlar gibi gününün 24 saatini dışarda geçiren bir millet değiliz. Hatta yoldan çevirip sorsanız insanımızın yüzde 70 i size dışarda değil de evde takılmaktan daha fazla keyif aldığını söyleyecektir. Yani demem o ki biz aslında evcil bir milletiz fakat biz bile yorulduk artık 4 duvar arasında vakit geçirmeye çalışmaktan. Hep beraber ekmek yapmayı öğrendik önce, sonra baktık ekmek yap yap nereye kadar süreç uzun gidişat iyi değil topluca planka durduk spora başladık. Kimimiz yeni bir dil öğrenmeye niyetlendik sıvadık kolları, kimimiz yeni aldığımız enstrumanımızla oyalandık bir süre. Listemizdeki yerli, yabancı dizi, film ne varsa hepsini izledik. Süreci sağlıklı olarak atlatmak için her şeyi denedik, denedik, denedik, deniyoruz ve lütfen denemeye devam edelim. İnanıyorum ki çok az bir zaman kaldı bu kaygılı günlerden kurtulmamıza. Tarih boyunca insanoğlunu binbir türlü hastalıktan kurtaran “aşı” bugün de bizlere umut oldu. Arkadaşlarımızla kalabalık bir masada dip dibe oturup bu zor günler hiç yaşanmamış gibi büyük kahkahalar attığımız sohbetlerin ucu gözüktü artık. En sevdiğimiz şarkıcıyı en ön sıradan dinleyebilecek, en sevdiğimiz akrabamızın düğününe en sevdiğimiz elbiseyle katılabilceğiz yeniden. Biz bu savaşın kazananı olacağız. Yeter ki savaşmaktan vazgeçmeyelim. Prof. Dr. Üstün DÖKMEN’ den yıllarca dinlediğimiz gibi “ hayatın anlamı küçük şeyler.” Sağlımız en büyük umudumuz, küçük şeyler de sabrımız olsun. Bu zor günler bir önce uçup gitsin. Unutmayalım ki bilim nihai kurtarıcımızdır. Sağlıcakla kalın.