Ruh gibi insan ya da ruh gibi yaşayan insan tabirlerini hiç duydunuz mu? Eminim duymuşsunuzdur zira çevrede böylelerinden fazlasıyla var.
Bu yazıyı ruh gibi olmayın, kendinizi yaşamın her alanında gösterin, daima ben buradayım mesajı veren bir insan olun diye kaleme alıyorum.
Evet görünür olamamak bir vakıadır; kalabalıkların içinde bile görünmeyen, görünemeyen, hiç dikkat çekmeyen, çekemeyen insanlar vardır. Görünmeyenle görünemeyeni, dikkat çekmeyenle çekemeyeni ayırmamın sebebi iki tür görünmez insan tipi oluşudur. Birinci kategorideki görünmezler, en başta belirttiğim ruh gibi yaşayanlardır. Kısaca "silik" diyebileceğimiz bu insanlar, genellikle hayatı monotonlaşmış ve bu monotonluğu da kanıksamış tiplerdir. Ruh gibi yaşayanların genel özellikleri; kendi dar çerçevesinden çıkamamak, kendini toplum içinde iyi ifade edememek, fikir üretememek, yeni insanlar tanımaya kapalı olmak, sosyal aktivelere mesafe koymak, hayatında hedeflere ve hayallere yer vermemek, denilen hemen her şeyi sorgulamadan yerine getirmek gibi içe kapanıklığa zemin hazırlayan tepkisizliklerdir. Bu kişilerin sosyal iletişimi ve etkileşimi çok sınırlı olduğu için sosyal tepkisellikleri de bir o kadar sınırlı düzeyde kalmaktadır.
Ruh gibiler, bir görev verileceği veya birine bir sorumluluk yükleneceği zaman ilk akla gelen kimseler değillerdir. Düğün, cenaze gibi merasimlerde de varlıkları pek hissedilmez. Doğal olarak toplum içinde pek muteber addolunmazlar. Haklarında bir bahis açılacağı zaman da ekseriyetle olumsuz cümlelerin öznesi olurlar.
İkinci kategorideki görünmezler ise görünür olmak için çırpındığı hâlde görünemeyen, kendini bir türlü gösteremeyen tiplerdir. Bu arkadaşlarımız görünür olma hırsıyla bazen toplum içinde bağırarak konuşurlar, bazen kavgaya başvururlar, bazen de sanki âlemin tek akıllısıymış da basına demeç veriyormuş gibi sosyal medya mesajları paylaşarak gülümseten aksiyonlara girişirler. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü istedikleri dikkati çekemez, istedikleri ilgiyi göremezler. Zira bilmezler ki görünür olmak için illa patırtı çıkarmak gerekmez... Bu yüzden onların saman alevi gibi parlayıp sönen çırpınışları hüsranla sonuçlanır.
Yeri gelmişken bir örnek vermek isterim. Hukuk geçmişine sahip ama normal hayatında hukukla pek ilgisi olmayan bir devlet görevinde çalışan arkadaşım, hukukçulara münhasır arabuluculuk eğitimine katılmış. Diğer kursiyerler hâkim, savcı, hukuk müşaviri gibi meslekle iç içe yaşayan hukukçular oldukları için eğitim esnasında hukuk tartışmalarına pek girmiyor, fındığını fıstığını yeyip kenardan sessizce izlemeyi yeğliyormuş. Ancak her hararetli tartışmanın sonunda tartışmanın tarafları, ders anlatan hocayı da önlerine katıp bahsini ettiğim arkadaşa gelip "üstad, falanca meselenin içinden çıkamıyoruz, değerli fikrini almak isteriz, lütfen bizi aydınlatır mısın" diye ricacı oluyorlarmış. Arkadaşım da onları kırmayıp "sen haklısın, sen haksızsın" diyerek son sözü söylüyor ve her tartışmaya bu şekilde son noktayı koyarak huzur ve güven ortamını tesis ediyormuş.
Örnek verdiğim olaydaki arkadaşım gördüğümüz üzere kendini göstermek için hiçbir gayret sarf etmemiş. Hatta belki de kendini gizlemeye çalıştığı hâlde tam aksine pıtrak gibi göze batmış. Yalnız bu başarıyı nasıl sağladığını anlatırken altını çizdiği önemli bir ayrıntı vardı: Kursiyerler arasında yaşı en büyük olan o değilse de saçında en fazla ak olan oymuş. Saçtaki aka sessizlik ve vakar da eklenince kursun üstad-ı âzamı o oluvermiş. Velhasılıkelam görünür olmak için elbette ruh gibi kendi kabuğuna çekilmemek, çaba harcamak elzemdir; ancak bunun usûlünü, adabını bilmek, ona göre pozisyon almak gerekir.
Ben birinci kategorideki ruh gibi yaşayanlara "pasif görünmezler", ikinci kategorideki görünmek isteyip de görünmeyenlere ise "aktif görünmezler" diyorum.
Aynı mantıkla görünürleri de pasif görünürler, aktif görünürler diye ikiye ayırabiliriz.
Bir şeyler yaparak, örneğin siyasete atılıp seçimlerde adaylığını açıklayarak görünür olanlar vardır; bunlar aktif görünürlerdir. Aktif görünürler, fiili teşebbüsleri sona erince tekrar görünmez olurlar ve hızla toplumun belleğinden silinirler.
Doğal yetileri sayesinde çaba harcamadan dikkat çeken tipler ise aktif görünürlerdir. Bu kişiler genel itibarıyla liderlik özelliklerine sahiplerdir. Yukarıdaki arabulucu arkadaş örneğinde de vurguladığım üzere kendilerini toplumdan geri çekseler bile illa birileri gelir, onları bulur.
Pekâlâ görünür olmak neden önemlidir?
Kalabalıkların içinde yalnız kalmamak veya ıssız adam olmamak istiyorsanız, toplumsal dinamizme karınca kararınca katkı sağlamak istiyorsanız, hayatınızda soluk değil canlı renkler olsun istiyorsanız, yüzünüzden ışıltı, gözünüzden kıvılcım hiç eksilmesin istiyorsanız, bir de antidepresan kullanmamak veya psikologların, psikiyatrların oyuncağı olmamak istiyorsanız 'görünür' olmalısınız.
Öyle bir görünür olun ki sizi geceyi aydınlatan ay ışığı, zorda kalmışların Hızır'ı, huzurun sigortası, umudun can damarı, mutluluğun mimarı sansınlar. Öyle bir görünür olun ki dostlarınız varlığınızla sevinsin, düşmanlarınız tir tir titresin, herkes sizinle aynı fotoğraf karesinde görünmek istesin.
Yazıma Orhan Veli’den bir şiirle son verirken nice görünür günlere diyorum.
Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana,
İnsan nasıl konuşur kendisiyle,
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
Ne güzel, ne akıcı bir yazı. Teşekkürler...