Geçen haftaki yazımda Moon Tarikatı’ndan “terör örgütü” diye bahsettiğim için gücenenler olmuştur diye düşünüyorum. Gerçi o gücenen tipler konu İslam tasavvufunun tarikatları olunca kürek gibi dillerini çıkarıp gericilikten, bağnazlıktan, yobazlıktan başka bir laf bilmiyorlar. Lakin konu siyonist tarikatlar olunca bütün o şeytani yüzlerini içlerine gömüp melek görünmeye çalışıyorlar.
Esasında vurgulamak istediğim nokta bu değildi, aklıma gelmişken taşı yerine koymak istedim. Vurgulamak istediğim nokta, Moon Tarikatının da Opus Dei’nin de katıksız terör örgütü olduğudur. Nasıl böyle bir iddiada bulunuyorsun diyenlere şu cevabı vermek isterim. FETÖ ile ilgili birçok iddianame ve yargılamada FETÖ’nin diğer paydaşları Moon Tarikatı ve Opus Dei olarak zikredilmiştir. Bahsettiğim resmî metinlerden bu tespiti teyit edebilirsiniz. Örneğin tarafımdan hazırlanıp yayımlanan FETÖ Çatı Dava İddianamesi’nde sayın savcının Moon Tarikatı’nı ve Opus Dei’yi FETÖ’yle olan benzerliği yönüyle altını çize çize anlattığını görebilirsiniz. Pekâlâ bu durumda fetullahçılık bir terör örgütü ise Moon Tarikatı da Opus Dei de bal gibi terör örgütüdür. Moon Tarikatı ya da Opus Dei terör örgütü değilse fetullahçılık da terör örgütü değildir. İzah işte bu kadar basittir. Şimdi de bazıları fetullahçılığın silahlı ve eylemli bir örgüt olduğunu, diğer ikisinin ise farklı olduğunu öne sürebilir. İyi de fetullahçılık dediğiniz mefhum da 15 Temmuz’a kadar aynen diğerleri gibi silahsız ve eylemsiz, kendi hâlinde bir siyonist tarikat olarak tanımlanıyordu. Bazı gerçekleri birilerinin gözüne sokmak için illa darbe yapılmasını beklemek mi gerekiyor? Kaldı ki Opus Dei de Moon Tarikatı da siyonizm üzerinden çok etkili istihbari ve askeri operasyonel güce sahip; bir başka deyişle gerektiğinde dağa adam kaldırıp kelle kesen örgütlerdir. Nasıl ki fetullahçılar Necip Hablemitoğlu, Eşref Bitlis, Muhsin Yazıcıoğlu, Vali Recep Yazıcıoğlu, Başsavcı Mustafa Alper gibi birçok cinayete imza atmışsa Mooncular ve Opus Deiciler de ara sıra ellerini kana bulamaktan geri kalmayan organize ve sofistike çetelerdir.
Moon Tarikatını ve Opus Dei’yi “terör örgütü” olarak tanımlamamıza serzenişte bulunan siyonistlere belgelerle cevap verdikten sonra esas meseleye geçebiliriz.
Opus Dei, Latince’de “tanrının işi” anlamına gelmektedir, 1928 yılında İspanyol papaz Josemaria Escriva de Balaguer tarafından Madrid’de kurulmuş ve Papa Pius XII tarafından onaylanmıştır. Katolikleri siyonistleştirme projesidir; tüm dünyada yaklaşık 1 milyon sempatizanı ve 70 ülkede 80 bin faal militanı bulunmaktadır. Yanı sıra dünya çapında 400 üniversitesi ve 200’e yakın koleji, 700 civarı gazete ve dergisi, 60 radyo ve televizyon kanalı, 40 haber ajansı ve 12 sinema şirketine sahiptir. Sembolleri, dünyayı temsil eden bir daire içine yerleştirilmiş Katolik haçıdır.
Opus Dei’nin misyonu, Katolikliğin temeli sayılan inanışların aslında hiç de öyle olmadığını Katoliklere göstererek Katolik inanç sistemini süreç içinde zayıflatıp yıkmak ve böylelikle tüm Katolikleri siyonistlerin taptığı İblis’e itaat etmeye yönlendirmektir.
Katolikliğin temeli sayılan inanışlar ise Hazreti İsa’nın çarmıha gerilerek öldürüldüğü, soy sürmediği, günümüzdeki İncil’in tanrı sözü olduğu gibi iddialardır.
Opus Dei Terör Örgütü’nün hermetik ve hücre tipi yapılanması FETÖ ile büyük benzerlik gösterir. Numerari denen kıdemli üyeler, hiç evlenmezler, Opus Dei’nin ışık evlerinde bir arada yaşarlar, kazançları ve harcamaları örgüt adınadır. Doktora tahsili yapmaları şarttır. Hazreti İsa’nın çektiği acıyı tatmak ve ona ulaşmak istedikleri için Ortaçağ’da olduğu gibi çivili zincirleri her gün iki saat bacaklarına bağlarlar. Supranumariler ise evlenme ve çocuk yapma izni alan ve örgüt dışında yaşayan numerarilerdir. Örgüte düzenli olarak himmet öderler. Aggregatiler, evlenmedikleri hâlde örgütün ışık evlerinde değil de dışarıda yaşayan militanlardır. Cooperatoriler ise çağrıştırdıkları kooperatif kelimesinden de aklınızda kalacağı üzere örgütün yardım ve eğitim çalışmalarına katılan gönüllü militanlardır.
Opus Dei’nin kurucusu Josemaria Escriva’nın örgütün temelini oluşturan rehber kitabı “Yol” (the Way) adını taşımaktadır. 1934 Yılında yazılmış, 43 dile çevrilerek tüm dünyada 4,5 milyon satmıştır. Fetto’nun İngilizce’ye çevrilen ilk kitabının adı da aşağı yukarı aynıdır: “Criteria, or Lights of the Way” (İzmir, 1990). Escriva’yı yakından tanıyanlar, onu dengesiz, sinirli ve paranoyak biri olarak anlatmaktadırlar. Nurettin Veren de ifşaatlarında fetö’den aynı şekilde bahsetmektedir. Opus Dei’nin aynen FETÖ’deki gibi ülke imamları (kardinalleri), bölge ve şehir imamları (papazları)bulunmaktadır.
Opus Dei Terör Örgütü ile FETÖ hatta Moon Terör Örgütü arasındaki diğer bir önemli benzerlik ise eğitimi bir propaganda ve taraftar toplama aracı olarak kullanmalarıdır. Mooncular Koreli Hristiyan erkekleri Orta Asyalı Müslüman kızlarla evlenmeye teşvik ederken Opus Deiciler de mensuplarını Müslüman kızlarla evlenmeye özendirmekte ve evlilik törenlerini resmi törenlere dönüştürerek sembolleştirmektedirler. FETÖ’nün de özellikle dinlerarası diyalog etkinlikleri çerçevesinde Müslüman kızları Hristiyan kâfirlerle evlendirme gayreti ve teşviği olduğunu ve bu evlilikleri abartılı törenlerle kutsadığını biliyoruz.
Aslında siyonizmin dinleri ateizme devşirme çalışmaları bu üç terör örgütü ile sınırlı değildir. Çok sayıda başka oluşumlar da vardır ancak bu üçü kadar ön plana çıkmamışlardır. İstisnaen Çin’de yükselişe geçen ve Scientology Tarikatı adıyla da bilinen Falun-Gong Terör Örgütünü ayrı bir yere koyabiliriz. Scientology (Bilimcilik) Tarikatı, ABD’deki çalışmaları başta olmak üzere FETÖ ile çok yakın temasları olan bir yapılanmadır.
Demem o ki FETÖ’nün nasıl lanet bir örgüt olduğunu bildiğimiz gibi FETÖ’nün öz kardeşlerini, üvey kardeşlerini, kimlerin çocuğu olduğunu, emmi oğullarını ve teyze oğullarını da gayet iyi biliyoruz. Siyonizmin çevirdiği dolapların farkındayız.
Her zaman söylediğim gibi, meydanı asla şeytanın uşaklarına bırakmamalıyız.
Muhammed GÖMÜK
Araştırmacı/Yazar
(Not: 07/03/2019 yazım)