7 Ekim 2023 günü başlayan Filistin Kurtuluş Savaşının üzerinden yedi gün geçti. Bu yazıyı kaleme almak için acele etmeyerek geçen bir hafta süresince olayları ve tepkileri dikkatle gözlemledim. Tespitlerimi öne çıkararak Filistin Kurtuluş Savaşı hakkında üç beş kelam etmek istiyorum.
Hamas ve Hizbullah gibi direniş grupları, terör örgütü değil, Filistin’in düzensiz ordularıdır.
Hatırlayın, bizim Kurtuluş Savaşımız esnasında da Anadolu ve Rumeli Milli Müdafaa Cemiyetleri ile Kuvayı Milliye güçlerine işgal devletlerince anarşist/terörist muamelesi yapılıyor, onların işbirlikçisi olan hainler de Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere silahlı direnişe katılan herkes için ölüm fetvaları veriyorlardı. Aynı durum bugün Filistin için de geçerlidir. Yirmi sene önce işgalci siyonist teröristlere taş atan çocuklar büyüdü, bugün elleri silah tutuyor ve vatanları için savaşıyorlar. Cephede Hamas, El Fetih, Hizbullah, el Kassam Tugayları veya her ne adla olursa olsun şecaatle boy gösterip kahramanlık yapıyorlar. ABD başta olmak üzere vahşi Batı istiyor ki onlar en fazla taş atsınlar, vahşi İsrailli teröristler de onları vursun, hapsetsin, mevcut düzen değişmesin, devam etsin… Eğer ki baş kaldıracak olurlarsa da terörist sayılıp marjinalize edilsinler. Oldu, gözlerim doldu. Biz Müslümanlar, vahşi Batının dayattığı bu ezbere inanmamalıyız. Gün, ezberleri bozma günüdür. Vahşi Batı, ezberleri bozuldukça çıldıracak, daha da saldırganlaşacak ama böyle olunca da hata yapmaya başlayacak ve nihayet yenilecektir.
El-Kassam Tugayları bir tuzağa düşmüş değildir. Özgür iradesiyle hareket etmektedir.
İzzettin el-Kassam, bir Teşkilat-ı Mahsusa mensubu ajandır. Vatansever bir Osmanlı vatandaşı olarak zamanında kafirlere karşı kahramanca savaşmış bir yiğittir. Bugün onun adıyla savaşanlar da Anadolu’nun bağrından kalbi Filistin için atanlar gibi vatan millet şuuruyla ve imanla hareket etmektedir. Bazı fitneciler, el-Kassam Tugaylarını bazı dış güçlerin işbirlikçisi gibi göstermektedir. Yalandır, iftiradır.
MOSSAD rezil olmuştur, Demir Kubbe çökmüştür, yenilmez İsrail efsanesi bitmiştir.
Yine bazıları diyor ki Filistin’de yaşananlar tiyatrodur, hatta İsrail’in 11 Eylül’üdür. Şu bir gerçek ki İsrail büyük bir oyun, hatta büyük bir kumar oynamıştır. İsrail’in amacı, direnişçi Filistinlilerin saldırılarına bir miktar göz yumarak Filistinlileri terörist göstermek ve durumdan istifade edip tüm Filistinlileri bölgeden süpürmek, Gazze gibi Müslüman yerleşimlerini yerle yeksan edip İsrail toprağına katmak idi. Kimse MOSSAD’ın bu kadar kapsamlı bir başkaldırı hazırlığından habersiz olduğunu iddia edemez. Bu doğrultuda belli ki el-Kassam Tugaylarının saldırılarına göz yumdular, belki ajanlarıyla buna teşvik de ettiler. Ancak işler onların planladığı şekilde gelişmedi, tam manasıyla çığırından çıktı. MOSSAD, İsrail askerlerinin kancıklık yapıp cepheleri terk etmesini veya siyonistlerin aslandan kaçar gibi arkalarından gaz çıkara çıkara ülkeden kaçmalarını planlamamıştır. O hâlde ortadaki tablo, MOSSAD’ın rezil rüsva olduğunun belgesidir. MOSSAD gibi İsrail’e ilişkin diğer efsaneler de bir bir çöktüler. Örneğin Demir Kubbe (Iron Dome), sanki hiçbir füze veya roket İsrail toprağını vuramazmış gibi bir algıya neden olmuştu. Gördük ki uyduruktan füzeler bile İsrail’e ölüm olup yağabiliyor. İsrail Ordusu da hiç öyle güçlü bir ordu değil; özellikle gerilla savaşlar karşısında çok çaresizler. Orduları güçlü yapan öncelikle askerlerinin cesareti, sonra askerlerinin eğitimi ve disiplini sonra komutanlarının liyakati ve en sonra da sahip oldukları teçhizattır. İsrail ordusunda en son saydığım askeri teçhizat fazlasıyla var ancak ondan önce gelenlerin hiçbirinin olmadığı görülmüştür. Pısırık İsrail askerlerinin esir alındıklarında nasıl ağlayıp yalvardıklarını yine tüm dünya gördü. İsrail Ordusunun tamamına hâkim olan panik, korku ve telaş bize göstermiştir ki terörist İsrail devletinin sonu yakındır.
Türkiye’deki siyonist teröristlerin sayısı, İsrail’deki terörist Siyonistlerin sayısından fazladır. Üstelik bizdekiler daha hainler, daha şeytanlar ve daha pervasızlar…
Her ülkenin belli bir hain kontenjanı vardır. Ancak görüldü ki bu kontenjan Türkiye için endişe verici boyutlardadır. Bizdeki İsrail fanatiği hainlerin başlıca özellikleri şunlar:
• Arapların topraklarını Yahudilere sattığını iddia ediyorlar ama bunu iddia ederken gerçeğin böyle olmadığını kendileri de biliyorlar. Onların amacı Arapları ötekileştirerek İslam alemine fitne sokmak… Bundan yüz sene önce İngiliz ajanları bazı Arap topluluklarını Osmanlıya karşı kışkırtarak 1. Dünya Savaşında avantajlı durum elde etmiştir, bu gerçektir. Ancak bu bütün Arapları töhmet altında bırakamayacağı gibi 1. Dünya Savaşı ve sonrasında hatta şimdi bile ülkemizde birçok toplulukta Devlete karşı isyan ermektedir. Böyle bir şey var diye kendimizi de mi lanetleyeceğiz? Vergi vermemek için ikide bir Osmanlıya isyan eden, her fırsatta düşmanla işbirliği yapan, alçak Safevi devletinin namussuz askerlerine kaltaklık ve yaltaklık yapmaktan çekinmeyen yüzbinlerce hain Anadolu topraklarında yaşayan bizim kanımızdan insanlar değil miydi? E ne diyeceğiz o zaman, kahrolsun Türkler mi diyeceğiz?
• Aynı zavallı hain zihniyet, Filistin’in Doğu Türkistan’ı tanımadığını, Çin’e yakın olduğunu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) tanımadığını da ileri sürmektedir. Doğu Türkistan’ı Türkiye bile tanımıyor. Uygurlara en büyük eziyeti yapan ülkelerin başında bugün maalesef biz gelmekteyiz. Uygurların İstanbul’da Çin Konsolosluğu önünde yaptıkları protestoda maruz kaldıkları acıklı muamele maalesef zihinlere kazınmıştır. Hem Filistin BM tarafından tanınan bir ülke değil ki Doğu Türkistan’ı tanısa ne olur tanımasa ne olur? KKTC meselesine gelince KKTC de BM nezdinde tanınmış bir ülke değildir. Üstelik Türkiye’nın uluslararası platformda KKTC’nin tanınmasına yönelik bir çağrısı veya çabası da bulunmamaktadır. Onu da geçtim, Annan Planı çerçevesindeki oylamada Türkiye Denktaş’ı hedef tahtasına koyup ekarte etmiş, akabinde KKTC Türkleri Rumlarla birleşmek için Türkiye’nin de gayretleri ile evet oyu kullanmış, neyse ki Allah Rumları şaşırttığı için onlar evet yerine hayır oyu kullandıkları için plan âkim kalmıştı. Eğer Rumlar da o oylamada “evet” deselerdi bugün KKTC diye bir yer olmadığı gibi tüm Kıbrıs da Rumların kontrolüne geçmiş olacaktı. Bu tabloda Filistin’in KKTC’yi tanımadığından dem vurmak en hafif tabirle dangalaklıktır. O da içimizdeki kripto siyonist teröristlere özgü bir dangalaklıktır.
• İçimizdeki kripto siyonist teröristler aynı zamanda LGBT’yi destekleyen çevrelerdir.
• İçimizdeki kripto siyonist teröristler aynı zamanda İstanbul Sözleşmesini destekleyen çevrelerdir.
• İçimizdeki kripto siyonist teröristler aynı zamanda Ukrayna’yı destekleyen çevrelerdir. Unutmayın, Ukrayna’nın kukla devlet başkanı Yahudi Zelenski, “Ukrayna, büyük İsrail’dir” diye beyanat vermişti.
• İçimizdeki kripto siyonist teröristler aynı zamanda sokak köpeği terörünü destekleyen, sokakların köpeklerden temizlenmesini istemeyen çevrelerdir.
• İçimizdeki kripto siyonist teröristler aynı zamanda aşı faizmini ve yeni bir pandeminin mutlaka ilan edilmesini, maskenin de aşı gibi zorunlu olmasını isteyen çevrelerdir. Artık anlaşıldığı üzere pandeminin Türkiye ekonomisine zararı yıkıcı boyutlara erişmiştir. Yeni bir pandemi tiyatrosunu ve kapanmayı Türkiye kaldıramaz. Bunu bilen siyonist teröristler ısrarla pandemi ve aşı çığırtkanlığı yapıp durmaktadır.
• İçimizdeki kripto siyonist teröristler, kökleri dışarıda olan mahfillerdir. Üstleri kazındığında çoğunun altından Türk veya Müslüman kimliği çıkmaz ama kendilerini sözüm ona Türkçü gibi lanse etmekten çekinmemekteler. Çoğu da Kırım’dan, Kafkasya’dan, Balkanlar’dan, Ege Adaları’ndan göçmüş, vatanları için savaşmaktansa kirişi kırıp kaçmayı seçmiş ailelerin günümüzdeki artıklarıdır. Elbette ki tüm göçmen kardeşlerimize yönelttiğimiz bir itham söz konusu olamaz. İşaret ettiğim; göçmen kardeşlerimizin arasına çok sayıda vatansız kanı bozuklar da sızmıştır ve şimdi onların kanından gelen kodu bozuklar, Türkiye için büyük bir millî güvenlik tehdidine dönüşmüş bulunmaktadır.
• İçimizdeki kripto siyonist teröristler İslam’la sorunlu tiplerdir. Türkiye’deki Müslümanlar aslında onların umurunda değildir; onların derdi tüm Müslümanlarladır. Bunun için de güya Türkiye’nin menfaatlerini düşünüyormuş gibi yapıp satır aralarında İslam dinine ve İslam’ın tüm kutsallarına sövüp hareket etmekten geri kalmamaktadırlar. Son zamanlardaki dinsizlik modası da maalesef başka bir milli güvenlik tehdidi olarak karşımızda durmaktadır.
• İçimizdeki kripto siyonist teröristler sosyal medyada çok iyi örgütlenmektedir ve FETÖ, PKK ve diğer terör örgütlerinin kripto unsurlarından büyük destek almaktadırlar. Tabiri caizse sosyal medya anti-milli unsurların kontrolündedir. Bu konuda çok defa yetkili merciileri uyardık ama bir tiktokla bir twitterla bir instagramla mücadele edilemeyecek kadar acziyet sergilendiğini üzülerek gördük. Aynı hain kitleler yarın Türkiye bir savaşa girdiğinde ne filmler çevirir, varın siz düşünün!
• İçimizdeki kripto siyonist teröristler siyasi sâiklerle de hareket etmekte, Filistin meselesini Ak Partinin hatta Hüda-Par’ın meselesi gibi göstererek gerçek durumu saptırmaya çalışmaktadır. Bu tarz faaliyetlere karşı da maalesef etkin bir kontra faaliyet yürütülememektedir. Mesela bu gibi mevzular için Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurulmuş olmasına rağmen mezkûr Merkezin çok yetersiz kaldığı gözlenmektedir.
Filistin Kurtuluş Savaşının özellikle Türkiye’yi ilgilendiren yönlerini altını çizerek anlatmaya çalıştım Unutmayalım, Mısır istihbaratı bile İsrail’i üç gün önceden el-Kassam Tugaylarının huruç hareketi konusunda uyardığı hâlde İsrail bu büyük direnişi elini ovuşturarak beklemiş, kendi 11 Eylül tiyatrosunu sergilemektedir. Bundan sonra olacakları daha dikkatli analiz etme zorunluluğumuz bulunmaktadır. Güya İsrail için geldiği masalı anlatılan Amerikan savaş filolarının gerçek hedefi Türkiye’dir. Kaldı ki İsrail-Filistin çatışması, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki enerji hatlarını bombalayıp tahrip etmesinden hemen sonra patlak vermiştir. Bir başka deyişle İsrail, büyük İsrail için düğmeye basmıştır. Büyük İsrail’in sınırları sadece Lübnan’ı, Suriye’yi, Ürdün’ü değil; Türkiye’nin önemi bir kısmını da kapsamaktadır. O hâlde durum düşünüldüğünden de kritiktir ve halkı bilgi kirliliğinden koruyup en iyi şekilde bilinçlendirmek çok büyük önem arz etmektedir. Benden demesi…
Yazımı Bakara Suresinin 216. ayetiyle sonlandırıyorum:
“Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde size farz kılındı. Olur ki bir şey sizin için hayırlı iken siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki bir şey de sizin için kötü iken siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz!”