Aynı zaman aralığında doğmuş ve benzer kültürel olayları paylaşmış, benzer sorumluluklar yüklenmiş insan topluluklarına “kuşak” adı veriliyor. Eski Türkçe’de karşılığı nesil, Batı dillerinde ise generation. X ve Y kuşağı olanlar iyi hatırlayacaktır. Next generation diye bir reklam vardı. İşte onun anlamı yeni kuşak oluyor.
Tabi bir de bel kuşağı var, gelinlik kuşağı var, gökkuşağı var... Aslında nesil sözcüğü daha uygun imiş gibi görünüyor. Ancak bu sefer de Z kuşağı “biz nesil diye kelime, pardon sözcük duymadık” diye kazan kaldırabilir. Zira Z kuşağının sözcük dağarcığının en iyi ihtimalle yüz elli, iki yüz kelime olduğu ortadadır. Hatta Z kuşağı o kadar pratiktir ki sadece “aynen” sözcüğüyle bir ömür boyu yaşayabilirler ve bu bir sözcükle X ve Y kuşağını çok kolay geri kafalı diye de tanımlayabilirler. Edebiyat mezunu olup da sorulan her şeye üç kere aynen diyerek karşılık veren Z kuşağı tiplemeleri biliyorum.
Biraz daha kitabik ayrıntılara girerek şu harfli kuşaklara bir göz atalım.
1965-1979 yılları arasında doğan kişilere X kuşağı diyorlar. Neden X? Çünkü bu skaladakiler, geçmişle gelecek arasında, klasik dönemle modern dönem arasında köprü görevi üstlenen, bu nedenle de huyları suları tam olarak kestirilemeyen, bilinemeyen kimseler. Genel özellikleri kurallara uyumlu, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygılı, sadık ve çalışkan olmaları. Çok da kitabik olsun istemediğim için izninizle kendi gözlemleri de katacağım. Farkındaysanız izninizle dedim. Çünkü ben de az kalsın X kuşağı oluyormuşum, birkaç yılla yırtıp Y kuşağı olmuşum. X kuşağı gerçekten naziktir, kibardır, babacandır, hâl hatır sorar, arkadaşlığa ve akrabalığa önem verir, eli açıktır, sosyaldir. Onlar lafa “izninizle” veya “müsaadenizle” diyerek girebilir ve iyi bir dinleyici oldukları için konuşma aralarında size centilmence söz verebilirler. Çok da kitap okuduklarından söz hazineleri bir hayli zengindir, eee üüü demeden seri bir şekilde meramlarını anlatabilirler.
X Kuşağı; iş yaşamlarında özverili, çalışma saatlerine uyumlu, işe motivasyonları yüksek, inançlı ve sabırlıdırlar. Daha çok yaşamak için çalışırlar. •Bilgisayar sistemlerinin dönüşümü ve buna bağlı değişen iş yapış şekillerine adapte olmaya çalışmışlardır. Bir de istatistik vermek gerekirse ülke nüfusumuzun yaklaşık yüzde 22’sini oluştururlar.
Gelelim Y kuşağına…
1980-1999 yılları arasında doğmuş kişilere Y kuşağı deniyor. Ancak bu kadar net bir geçiş olmadığını bilmenizi isterim. Zira bazıları 1978 ile 1985 yılları arasında doğanlara Xenial kuşağı diyor. Xenialler, X ile Y kuşağı arasında geçişi temsil etmekle birlikte her ne kadar yaşı günümüzde orta yaş olsa da bilgi ve enformasyon sistemleriyle arası iyi olan, cep telefonunda en azından üç beş uygulama ve hatta bir iki tane de sosyal medya hesabı olan kişileri ifade ediyor. İşte bu satırları yazan zat-ı şahaneleri de Xenial kuşağına dâhil bulunuyor. Gördüğünüz üzere şapkalı a’yı da kullanırım, sosyal medyada üç-beş bin takipçiyi de kasarım. Çünkü ben Xenial’im.
Y Kuşağından devam edecek olursak…
Yine kitabik bilgilerle kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği kuşaktır. Bağımsız olmayı severler, özgürlüklerine düşkünlerdir, iş yaşamlarında da farklılardır, X’lere hiç benzemezler. Onların iş saatinden ziyade işe odaklanmaları gerekmektedir. Zira örgütsel bağlılıkları da azdır. Dolayısıyla uzaktan çalışma, esnek çalışma, evden çalışma, yarı zamanlı çalışma gibi çalışma şekillerine bayılırlar ve verimlilikleri çalışma ortamlarını benimsedikleri ölçüde artar veya azalır. Bir an önce yönetici olmak veya kendi işlerini kurmak isterler. Sadece yaşamlarını sürdürmek için değil, daha rahat para harcamak için çalışırlar. Başka bir deyişle tüketim canavarıdırlar. Özellikle elektroniğe para harcamaktan büyük keyif duyarlar. Uyumsuzdurlar, kendisinden farklı düşünenleri acımasızca eleştiri yağmuruna tutabilirler. Aşırı bireysellerdir, otorite ve kural tanımazlar. Ülkemiz nüfusunun yaklaşık yüzde 35’ini oluşturdukları tahmin edilmektedir.
Y Kuşağı X kuşağından ne kadar bambaşka bir karaktere sahipse Z kuşağı da X kuşağının yanından bile geçmeyen şaşırtıcı bir karaktere sahiptir.
Hatta Z kuşağı deyince oturup iki kere düşünmek lazım. Ne de olsa alfabenin son harfi. Bunlardan sonra artık kuşak muşak gelmeyecek mi yoksa? İnsan bir işkillenmiyor değil! Neyse ki bu manidar soruya Z+ kuşağını icat ederek yanıt verdiler. Kim verdi bilmiyorum; zira bu işlerin belli bir uzmanı yok. Tabiri caizse ağzı olan konuşuyor. 2000 yılından sonra doğanlara Z kuşağı, 2020’den sonra doğanlara ise Z+ kuşağı deniliyor.
Z Kuşağı; gâyet doğaldır ki internet ve mobil teknolojileri kullanmayı severler. Özellikle internet aracılığıyla sosyalleşmeyi tercih ederler. İnternet mefhumu yaşamlarında o kadar büyük yer edinmektedir ki tek kelimeyle, pardon tek sözcükle asosyaldirler. Birçoğunun asosyalliği psikiyatrik destek almayı gerektirecek derecede ürkütücüdür. Ülke nüfusumuzun yaklaşık yüzde 17’si bu gruba girse de doğum ölüm gerçekleri göz önünde tutulduğunda sayı ve oranın zaman içinde daha da artacağı malumdur.
Z Kuşağı, oyuncak yerine tabletle oynarlar ya da cep telefonuna indirdikleri vurdulu kırdılı Japon temalı oyun uygulamalarıyla zaman geçirirler. Fiziki kitap değil e-kitap okurlar. Zaten çoğunun gözünde şişe dibi gözlük vardır. Gözleri henüz çocukluk yıllarındayken ciddi seviyede bozuktur. Çabuk ve sorgulamadan tüketen bir nesildir. Birden fazla konu ile ilgilenebilme yetenekleri gelişmiştir ama bu yüzden bir yandan da odaklanma sorunu yaşarlar.
Z+ Kuşağı ise daha robotik, daha interaktif ve geleneksel değerlere tamamen yabancılaşmış gruptur. Evlilik, düğün, nişan veya akraba ziyareti, bayram kutlaması gibi klasik tavırlar onlara çok ama çok yabancı, bir o kadar da gereksiz gelmektedir. Aslında gelmektedir derken geleceği düşünülmektedir demek daha doğru olacak. Çünkü bu grubun üyeleri henüz çocuk yaşlardalar. Fütüristlerin analizlerine dayanarak yazdığım için geleceği görüyormuş gibi oldum bir an.
Z+ Kuşağının, birçok toplumda artık son toprak-insan ya da ademoğlunun soyundan gelen özellikleri genlerinde taşıyan son doğal insan olacağı ve bu bireylerin Z kuşağı ile genetiği değiştirilmiş, biyomekanik sonraki kuşak arasında bir köprü olacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda bir çeşit deneme yanılma tahtası olan ara kuşaktır. Yeni ilaçlar, yeni aşılar, metaverse âlemine uyumluluk, yeni beslenme şekilleri, özellikle yapay etle beslenme ve karbon ayak izine göre kısıtlanmış, özgürlüğü büyük ölçüde elinden alınmış bahtsız bedevi yaşamı işte bu kuşak üzerinde denenecek ve uygulanmak istenecektir. Sokaklarda küçük çocuk göremeyişimizin nedeni bir bakıma bu değişimdir. Nerede bu çocuklar? Tabi ki de evlerinde minnacık telefon ekranı karşısında sinsice beyinlerini yıkayan uygulama, oyun ve videoların karşısındalar.
İşte böyledir harfli kuşakların yolculuğu… Allah sonumuzu hayır getire…