Sosyal medya, günümüzde iletişimin bağımsızlığı ve hızlılığından ziyade toplumları kontrl etmek ve yönlendirmek için bir silah olarak kullanılıyor.
Malûmunuz olduğu üzere Twitter yakın zamanda devrik ABD Başkanı Donald Trump’un tweetlerini keyfî engelleyerek büyük bir skandala imza atmıştı. Bugün de İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun LGBT’ci cinsi sapıklarla ilgili tweetlerini işine gelmediği için engelledi. Aynı medya terörüne Facebook, Instagram, Youtube gibi uluslararası arenada tekelleşmiş diğer sosyal medya aygıtlarında da rastlıyoruz. Örneğin “bağımsız teyitçi” diye bir mekanizma uydurmuşlar. Küresel siyonist planları deşifre eden tüm paylaşımları “bağımsız teyitçilerimiz tarafından teyit edilmemiştir” diyerek siliyorlar.
Görüldüğü üzere sosyal medya tam bir toplum mühendisliği enstrümanına dönüşmüştür.
Bir de bu profesyonel mühendislik faaliyetinin çoğu sosyal medyada yuvalanmış amele tayfası var. Ne de olsa ameleler olmadan mühendislik bir işe yaramaz. Bu amele tayfasının kimi bilerek kimi farkında olmadan küresel sosyal mühendislerin tetikçiliğini yapıyor.
Somut bir örnek üzerinden anlatımımıza devam edelim.
Twitter’da @aktas01sahin hesabını kullanan Şahin Aktaş ad ve soyadlı şahıs, vatanseverliğiyle meşhur ve gayretleri nedeniyle devlet nezdinde yüksek hatırı olan bir arkadaşımızı 27 Aralık 2020 günü saat 19:21’deki paylaşımında devlet düşmanı ilan etti. Evet yanlış duymadınız, devlet düşmanı ilan etti!
Sebebi ne biliyor musunuz?
Ekranın köşesinde GRT yazan 2 dakika 14 saniyelik bir video kaydında adının Cengiz olduğu anlaşılan ve kısa kamera kaydında Gaziantep’te Emniyet Müdürü olduğu belirtilen birisi, “nereye gidiyon kardeşim”, “nerden gelip nereye gidiyon” şeklinde bir emniyet müdürüne yakışmayacak hitap tarzıyla sokaktaki vatandaşlara kışkırtıcı sorular soruyordu. Bizim arkadaşımız ise “zaten milletin canı burnunun ucunda, gezi zekalılar da polisle vatandaşı karşı karşıya getirmek için fırsat kolluyor, neden böyle okul müdürünün öğrencisine azarladığı gibi bir üslup kullanıyorsunuz” diyerek emniyet tekilatının resmî twitter hesabında samimi bir serzenişte bulundu.
Hemen akabinde yukarıda adı geçen vatandaş da durumdan vazife çıkararak arkadaşımızı devlet düşmanı ilan etti ve tanıdığı ne kadar resmî kurum varsa onları da twitine etiketleyerek iftira suçuna ortak etmeye çalıştı.
İşte bu ve sayısı son zamanlarda oldukça artan benzeri somut örnekler, karşımıza sosyoloji temelinde yeni bir kavram çıkarmış bulunuyor:
Durumdan vazife çıkaranlar…
Kim o durumdan vazife çıkaranlar. Hemen bir karakter tahlili yapalım:
Genellikle sosyal medyada yığınla vakit geçirecek kadar boş insanlardır.
Genellikle ‘troll’ diye adlandırılan ve bir siyasi ideolojiye sahip olmayı bir kampın militanı olmak gibi algılayan tiplerdir.
Genellikle olayların iç yüzünü bilmeyen, sığ görüşlü insanlardır.
Genellikle psikolojiden, sosyolojiden alamayan insanlardır.
Genellikle hukukun kayıtsız şartsız kendilerini koruduğunu veya koruması gerektiğini düşünen insanlardır.
Genellikle empati yeteneğinden yoksun insanlardır.
Genellikle kraldan fazla kralcılık yapan lüzumsuz insanlardır.
Genellikle eğitim seviyesi düşük ve dünya görüşleri dar kimselerdir.
İşte bu saydıklarım, durumdan vazife çıkaran tiplerin ortak özellikleri olup eminim konuya vakıf hemen herkes bana hak verecektir.
Pekâlâ durumdan vazife çıkaranlar sosyal medyada toplum mühendislerinin nasıl amelesi oluyorlar?
Bir defa çok kolay gaza geliyorlar. Olayları tartma, muhakeme etme ve aklıselim davranma yetenekleri yok.
Sosyal medyanın küresel siyonist terörizmin nasıl bir uygulama alanı olduğunu bilmiyorlar. Bu konuda farkındalıkları yok denecek kadar az. Örneğin Covid-19 tiyatrosu kapsamında duyarlı ve onurlu bir duruş sergileyerek halkı bilgilendiren aydın kimselere hunharca ‘cahil’ yaftasını yapıştırıveriyorlar.
Evet, bir önemli konuya daha geldik: Yaftalamak, damgalamak, şap diye etiketi yapıştırıvermek!
Sosyal medya üzerinden operasyon çeken toplum mühendislerinin en çok dikkat ettikleri hususlardan biri de kitleleri ayrıştırıp kutuplaştıran bir dil kullanmaktır. Çünkü onlar toplumda barışı, huzuru, sükûnu sağlamak için değil; kavgayı, kaosu, kontrolsüzlüğü körüklemek için vardırlar. Onları ipinde oynatan siyonist üst akıl, elbette babasının hayrına onları beslemiyor! Bir düşünün, onca sosyal medya hizmeti bedava..! Sebep?
İşte değerli arkadaşlar, durumdan vazife çıkaranların kullandığı dil, bol bol ve fütursuz yaftalarla insanları ayrıştıran ve çoğu zaman halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden zehirli şeytan dilidir.
Bunlara karşı nasıl mücadele verilmeli?
Aslında bu hayatî sorunun çok kolay bir cevabı var: İnternetin fişini çekmek!
Tabii o zaman da hemen ‘yasakçı’ diye sizi yaftalayacaklar! Kimin umrunda? Yaftacıların yaftasına, Kur’an diliyle kınayıcıların kınamasına aldırmamak gerekir! Herkesi memnun etmek asla mümkün değildir. Düşünün ki Cenabı Rabbül Âlemin her insanın hatta bitkiden hayvana her canlının günlük rızkını veriyor ama on sekiz bin âlem içinde sadece insan denilen türün içindeki ciddi bir kesim buna nankörlük ederek Allah’a sırt çeviriyor hatta daha da ileri giderek iftiralar atıyor… Böyle bir realite karşısında birilerinin çıkıp da tüm insanları memnun edeceğini iddia etmesi veya birilerinden böyle bir talepte bulunması gülünçten de öte acınası bir şapşallık değil de nedir?
O hâlde esas mevzu; toplum içindeki marjinal kesimleri değil, toplumun genelini memnun etmeyi hedeflemek ve aykırı sesleri de hukuk sınırları içinde kaldıkları sürece mümkün mertebe tolere etmek olmalıdır.
Durumdan vazife çıkaranların olmadığı bol güneşli günlere erişmek dileğiyle…