Bill Gates’in bir seferde trilyonlarca liralık yakıt alan lüks gemisi Bodrum Türkbükü’ne demirledi. Aynı gün ve ilerleyen günlerde tüm Akdeniz coğrafyasında binlerce orman yangını çıktı.
Bu neyin gözdağıydı?
Bill Gates bildiğiniz üzere açıkça, “Dünya nüfusunu 500 milyona indireceğim”, başka bir tabirle “8 milyar insanı katledeceğim” diyen siyonist bir müptezeldir. Boşanma davasında sızan belgelerden de cinsî sapık olduğu ortaya çıkmıştır. Tabii bunlar kimse için şaşırtıcı değildir.
Bill Gates talimat verdi ama tüm Akdeniz (Güney Avrupa) coğrafyasında hatta tüm Dünya’da nasıl eş zamanlı olarak binlerce yangın çıkarılabildi? Bu nasıl bir yetenek, nasıl bir kabiliyettir? Kısa zamanda bunun cevabı da anlaşıldı. Atmosferin çevresindeki uydular, lazer ışınımı ile herhangi bir yeri aşırı derecede ısıtarak yangın çıkarabiliyordu. Buna dair California yangınlarında tonla tespit vardı. Esasında orman yangını çıkarmak son derece kolay bir iştir. Güneşli havada ayna tutarak, mercek tutarak bile yangın çıkarabilirsiniz. Çarpıcı olan, dediğim gibi tüm dünyada binlerce yangının on binlerce farklı noktadan eş zamanlı çıkarılmış olmasıdır.
Fail sadece Bill Gates demek yanlış olur. Bill Gates, siyonist terörizmin maşasıdır. Bu Bill Gates, Tarım Bakanlığımızla da gizli anlaşmalar yapmıştı. Hatırlarsanız akabinde Tarım Bakan Yardımcımız, “büyükbaş hayvanlar itlaf edilmeli” diye açıklama yapmıştı. Akıl tutulması gibi geliyor ama bunlar gerçek.
Tekrar konuya dönecek olursam esas can alıcı soru şu:
Neden? Neden onca orman yakılıp bitirilmek isteniyor?
Orman yangınlarının Siyonizm açısından bir değil birçok nedeni var. Öncelikle ormanlar, özgürlük düşkünü insanlar için özgürlük düşmanlarından kaçış yerleridir. Hatırlarsanız sözde pandemi çerçevesinde hukuka aykırı kısıtlamalar gündeme gelince imkânı olanlar şehirlerdeki evlerinden çıkıp köylerine, bağlarına, bostanlarına kısaca doğaya sığınmıştı. Siyonizm, insanlara kaçış yeri bırakmak istemiyor. Nitekim orman yangınlarının hemen akabinde ormanlara giriş çıkışlar yasaklandı. Tevekkeli değil.
Bir diğer sebep, küresel ısınma yalanına dünyayı inandırmaktır. Nitekim orman yangınları çıkar çıkmaz siyonist medyada küresel ısınma naraları atılmaya başlandı. Pekii küresel ısınma yüzünden ormanlar yanıyor yalanına inanmak ne anlama gelecek? Niçin böyle bir yalana dünyayı inandırmak istiyorlar? Çünkü bu gözü dönmüş yeni dünya düzencilerin küresel ısınma yalanı üzerinden hayata geçirmeye çalıştığı tezgâhlar var. Mesela küresel ısınma var diyerek geri kalmış devletlere baskı uygulamak, küresel tarım ve hayvancılık politikaları geliştirip ekili dikili ürünlere, arazilere, tarımsal yaşama müdahale etmek gibi…
Orman yangınlarının altında yatan bir diğer sebep ise ülkeleri çaresiz bırakıp milli ekonomilerini küresel siyonist çetelere mahkûm etmektir. En tehlikelisi de budur, zira ülkelerin bağımsızlığını bertaraf etmeye yönelik şeytani bir plandır. Ülkeleri borçlandırıp kendi istedikleri şeylere zorlamak, mesela günümüzde aşıya zorlamak, bu çetelerin en iyi bildiği kurnazlıktır.
Öte yandan aynı anda binlerce orman yangını çıkması demek, milli ülke yönetimlerini aciz içinde bırakarak güçsüzleştirecek, otoritelerin sarsılmasına neden olacaktır. Bu da yine küresel siyasette bir kaldıraç olarak kullanılmaktadır. Yunanistan’ı düşünün, Akdeniz coğrafyasında yangına müdahale kapasitesi en yüksek ülkelerden biri ama çıkan yangınlar karşısında çaresiz kaldı. Son olarak Türkiye, kendisi en zor durumda olmasına rağmen Yunanistan’a iki yangın söndürme uçağı gönderdi. Unutmayalım ki her ülkede felaketlerden beslenen muhalif gruplar ve düzen karşıtları vardır. Böylelerine fırsat vermek de küresel çetelerin işine gelmektedir çünkü küreselcilerin savunduğu en önemli doktrinlerden biri de “kaos”tur. Onlar tüm dünyada kaos olmasını istiyorlar. Mülteci ve göçmen akınlarıyla, savaşlarla, yangınlarla, depremlerle, ayaklanmalarla derken ülkelerdeki asayişin yok olmasını, çatışma ortamı doğmasını isterler. Çünkü onların kafasında küresel tek bir devlet kurmak vardır ve bunun için de ulus devlet denen yönetim tarzının sonlanması, sınırların kalkması, insanların birbirlerine karışması gerekmektedir. Onlar acıdan, kandan, gözyaşından beslenirler.
Halen devam etmekle birlikte bu aralar orman yangınları azaldı gibi… Bu durum orman yangınlarının sonlanacağı anlamına gelmiyor. Yukarıda anlattığım sebeplerle küresel çeteler ellerinden geldiğince tüm ormanları yakmaya çalışacak. Bazen gökyüzünden lazer silahları ile bazen PKK gibi taşeron örgütler ile bazen de ajanları eliyle…
Sadece orman yangınları mı?
Hayır! Benim öngörüm, bu adamlar tarım alanlarını da yakacaklar ama tabii tarımı yasaklatamadıkları ülkelerde… Önemli sanayii tesislerini de sabotajlarla yakacaklar ama tabii boyun eğdiremedikleri ülkelerde…
Yeri gelmişken söyleyeyim; Afyonkarahisar’daki cephaneliği de bu adamlar yine aynı metotla, uzaydan lazer gönderip aşırı ısıtma yöntemi ile patlattılar. Aynı yöntemle yine yakın zamanda Rus nükleer denizaltına da müdahale edip patlatmak üzere idiler ki son anda müdahale edilip III. Dünya Savaşının kapısından dönüldü. Dikkatle incelenirse siyonist çetelerin tam bir terör örgütü gibi hareket edip böyle birçok sabotaja imza attığı ve kendileriyle işbirliği yapan resmî görevlileri de terörize ettikleri görülecektir.
Uluslararası hukuk yönünden ise yine hiç konuşulmayan bir konuya değinmek istiyorum.
Milli birlik ve bütünlüklerine müdahale edilen ülkelerin misilleme hakkı doğmaktadır. Mesela uzaydaki bir uydunun lazer silahı ile hedef olan ülkenin bu uyduyu düşürme hakkı doğmaktadır. Geldik mi uzay hâkimiyetine ve uzay savaşlarına!
Sene başında 2021 Kehanetlerimiz diye bir röportaj paylaşmıştım. Fütürist İbrahim Çetin, Türkiye’nin mutlaka uzay savaş filosu kurması gerektiğini ve en azından dünya çevresinde dolaşan uyduları vurma kabiliyetine sahip olması gerektiğini söylemişti. Bir de Türkiye’nin bu yönde hazırlıkları olduğunu belirtmişti.
Dikkat ederseniz Bayraktar TB2’lerin atmosferin dış katmanlarında seyrüsefer yapabilmeyi hedeflediğini göreceksiniz. Yine Türkiye’nin gündeminde olan S 500 savunma füzelerinin uyduları vurabilecek kapasitede olacağı belirtiliyor. Bütün bunlar da durumun ciddiyetinin ülkemizce kavrandığını göstermektedir. Ancak tabii ki daha kat edecek çok yol var.
Unutmayalım ki dostlar, istikbal göklerdedir!