Bildiğiniz üzere hukukçu değilim ama bazen böyle hukukla ilgili yazılar yazıp koftiden hukukçulara hukuk dersi vermem gerekiyor.
Son yıllarda bir kısım vatandaşlarımız, Ermenilerden daha fazla Ermenicilik yaparak tüm milletin Ermenici olması, Ermenici gibi davranması, aksi takdirde Ermeni kelimesinin asla ağza alınmaması gerektiği gibi saçmasapan bir tavır sergilemeye başladılar. “Benim sevdiklerimden nefret edemezsin” dayatmasını ve henüz müktesebatımızda yer almayan nefret suçu kavramını, bu tavırlarına gerekçe göstererek akıllara ziyan bir spekülasyonda bulunuyorlar. Mevzu sosyolojik düzlemde, akıl tutulmasıyla karışık bir despotizme evrilmeye başladığı için üç beş kelam yazmadan geçmeyeyim dedim.
Bir defa ülkemizde on binlerce kendini gizlemeyen Ermeni ve pakraduni diye tabir edilen yüz binlerce kripto Ermeni yaşıyor. Abdullah Öcalan ve Fetullah Gülen gibi pakraduniler hakkında sayısız makaleler yazıldı, 15 Temmuz’daki menfur işgal girişimine müteallik iddianamelerde bu konulara derinlemesine girildi. Hatta benim yazmış olduğum kitaplardan da konunun ayrıntılarını okuyabilirsiniz. O yüzden burada pakraduni izahına girip konuyu dağıtmayacağım. Evvelemirde söylemek istediğim şudur: Ülkemizde yaşayan bütün Ermeniler bizim vatandaşımızdır ve Ermeni oldukları için hiçbir ayrımcı muameleye tabi tutulamazlar.
Hemen ardından şunu da belirtmek isterim; biz özünde en hümanist bir toplumuzdur ve ülkemizdeki Ermeniler’le gerçekten hiçbir sorunumuz yoktur. Örneğin Hrant Dink… Hrant Dink, 2002'de Şanlıurfa'da verdiği bir konferansta “Ben Türk değil, Türkiyeli'yim ve Ermeni'yim” dediği için 'Türklüğü aşağılamaktan' üç yıl hapis istemiyle yargılanıp beraat etmişti. Ne mutlu ki beraat etti; zira her Ermeni gururla ben Ermeni’yim diyebilmeli! Öte yandan bir Ermeni’ye Ermeni demek suç veya günah mudur? Hayır! Neden, çünkü ortada yanlış bir ifade yok! Ha, bizim ülkemizde Ermeniler’e illa ‘Sayın Ermeni’ denmesi gerektiğini savunan; eğer ki sadece Ermeni diye hitap edilirse bunun bir aşağılama veya nefret beyanı olduğunu düşünen absürt tipler var. Benim tuhafıma giden, bu absürt tipler arasında bazı muhteris kifayetsiz hukukçuların da yer alması! Hukuk nosyonu alamadan hukuk fakültesinden mezun olmak, avukat olmak, arabulucu olmak, ne fena…
Hrant Dink örneği üzerinden konuyu değerlendirmeye devam ediyorum. Dink, 2004'te yayımlanan bir makalesinde ise “Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur” cümlesini sarf ettiği için 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Görünmezden gelinecek bir cürüm mü? Hayır! Pekâlâ bu çok saygıdeğer Ermeni vatandaşımız suikaste kurban gidince yediden yetmişe tüm millet bu cinayeti lanetlemedik mi? Cenaze törenini hıncahınç doldurup göz yaşı dökmedik mi, günlerce hatta haftalarca bu kara haberi manşetlerde tutmadık mı? Düşünün ki biz millet olarak en üzücü şehit haberlerini bile birkaç günde unutuyoruz! Hayır, hayır biz Ermeniler’den nefret eden bir millet değiliz; ama bir güruh var ki illa Ermeniler’in ellerini ayakların öpmemizi, onlara tapınmamızı, onları başımızın üstünde taşımamızı istiyorlar!
Biz, hiçbir zaman ırkçı bir millet olmadık; beraber oturup kalktığımız, yediğimiz içtiğimiz her insanı severiz, bağrımıza basarız. Aklımdan çıkmayan bir olayı anlatmak isterim. Adını unuttuğum gezgin bir Türk genci, ülke sınırlarından çıkıp ilk kez Ermenistan topraklarına girdiğinde otostop yapması gerekmişti. Maceracı genci arabasını alan bir Ermeni, onun Türk olduğunu ilk öğrendiğinde önce kendini gol yemiş gibi hissetmiş, sonra da insanî gözlerle onu süzüp yolda kalmış, yardıma muhtaç ve zararsız biri olduğuna kanaat getirince tebessüm ederek hoş bir sohbete dalmıştı. İnsanlık budur, insanlık zorla birilerine Ermeniler’i sevdirmek veya zorla birilerine Türkleri sevdirmek değildir. Araştırınca göreceksiniz ki Türkçülük dâhil bütün ırkçı akımlarda siyonistlerin yani şeytana secde eden zihniyetin parmağı vardır.
Bir de Ermeni olmayan birine Ermeni deme durumu çok tartışma konusu oluyor. Türk olan birine Alman demek gibi veya Brezilyalı birine Kanadalı demek gibi diyeceğim ama öyle değil! Ermenici fanatikler, Ermeni olmayan birinden kasten veya yanlışlıkla Ermeni diye bahsedilmesine fena hâlde bozluyorlar. Bunun bir nefret suçu olduğunu ileri sürüyorlar. Çünkü Ermenici tayfaya göre birini Ermeni diye yaftalamak veya birinden Ermeni asıllı diye bahsetmek, onu aşağılamak veya hedef göstermek gibi bir anlama geliyor. Oysaki Ermeni olmak kötü bir şey midir? Ermenici tayfaya işte bunu sormak gerekir: Ermeni olmak sizin için olumsuz bir anlam mı ifade ediyor?
Cevap: Kem küm kem küm…
Elbette Ermenici tayfa, sözüm ona hukukçu bile olsalar böyle basit sorulara cevap veremezler; çünkü onlar işlerine gelmeyen her şeyi çarpıtma peşindedir ve kendilerinden olmayan birilerini “çağ dışı, gerici, yobaz” diye ötekileştirmeyi marifet sayarlar. Halbuki bu dünyada okuduğunu anlamak, düşünmek, sorgulamak, muhakeme etmek gibi ne güzel marifetler vardır ama kimin umrunda!
Ermenici tayfa şunu bilsin ki bir Ermeni, kendisine Ermeni diye hitap edilmesinden rahatsız olmaz; zira milliyetiyle gurur duyar. Ermeni hitabından rahatsız olanlar, Ermeniler’den fazla Ermenicilik yapanlardır! Biz bu ülkede Fransızlardan fazla Fransızcılık yapanlar, Amerikalılardan fazla Amerikancılık yapanlar, Yunanlardan fazla Yunancılık yapanlar, Araplardan fazla Arapçılık yapanlar, Yahudilerden fazla Yahudicilik yapanlar da gördük. Gördük oğlu gördük… Ama hiç şaşırmadık çünkü alıştık… Nihayetinde herkesin bir şeyci olmaya, bir şeycilik taslamaya hakkı vardır. Benim dünyalar güzeli ülkemde fikir ve ifade hürriyeti vardır.
Hazır konumuz nefret spekülasyonu iken ve de Hrant Dink’ten bahsetmişken kendimle ilgili bir örnek vererek mevzunun hukukî cihetine girmek istiyorum.
Hrantding.org diye bir web sitesi var. Burada yayımlanan “Nefret söylemi haftalık Z raporu | 30 Temmuz - 5 Ağustos 2018” başlıklı sözde raporda şahsım hedef gösterilerek şöyle bir talihsiz yorumda bulunulmuş:
“Muhammed Gömük, ‘Terimler ve Psikolojik Savaş’ başlıklı köşe yazısında, İslam aleyhindeki ‘psikolojik taarruza karşı savunma değil saldırı pozisyonu alınması’ gerektiği yönündeki önerisinden hareketle, kullanımının yaygınlaştırılması arzusuyla bazı terimlere yer veriyor. Gömük, “Hristiyancı”, “Hristiyancılık”, “Hristiyan terörü”, “Hristiyan radikaller”, “Yahudici”, “Yahudicilik”, “Yahudi terörü”, “Yahudi radikaller”, “Budist radikaller”, “Ermenici”, “Ermenicilik”, “Ermeni terörü”, “Rumcu”, “Rumculuk”, “Rum terörü” terimlerinı sıralıyor ve bu terimler için yaptığı açıklamalarla, Hıristiyan, Yahudi, Ermeni, Budist ve Rum kimliklerini terör ve şiddetle ilişkilendiriyor. Yazar böylece, Hıristiyanlar, Yahudiler, Ermeniler, Budistler ve Rumlar hakkında olumsuz yargıları pekiştiriyor, bu kimliklere yönelik düşmanlık algısını güçlendiriyor.”
Ermenici, Ermenicilik, Ermeni terör örgütü (PKK, FETÖ, ASALA, TAŞNAK vb. kastederek) terimlerinin ağza sakız yapılması gerektiği önerimden birileri gördüğünüz üzere pek rahatsız olmuş ve bunu da nefret söylemi muvacehesinde değerlendirivermiş. İslam terörü, İslamcı terör, İslamcılar, Cihadçılar gibi ibareleri nefret söylemi saymayan, konu İslam’ın değerleri olunca ağzını bıçak açmayan zihniyet, attıkları ok kendilerine geri dönünce, oyunları bozulunca elbette çemkirmeye başlayacaktır. Benim açımdan no problem! Ama it ürür kervan yürür, bu işler böyledir!
Şimdi gelelim hukuk bilgisi sınırlı hukukçulara ve tüm vatandaşlarımıza nefret suçunun ne olduğunu öğretmeye…
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1997’de kabul ettiği R(97) 20 sayılı tavsiye kararında nefret söylemini (altını çiziyorum nefret suçunu değil söylemini); “ırkçı nefret, yabancı düşmanlığı, antisemitizm veya hoşgörüsüzlük ifade eden saldırgan milliyetçilik de dahil olmak üzere, hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimi” diye tanımlamıştır. Nefret söylemiyle ilgili literatürdeki en baba tanım budur ama sadece bir tavsiye kararı olması ve uluslararası bir kuruluşun görüşünü yansıtması açısından hukuk aleminde kıymet-i harbiyesi, tatbik edilebilir tarafı yoktur.
AİHM, söz konusu tavsiye kararındaki tanımı bir ölçüde kabul etmiştir. Ancak yine de kendini şekli olarak böyle tanımlarla sınırlı kabul etmeyerek her davada olayları tek tek incelemektedir. Zira doğru olan da budur çünkü ceza hukukunda her somut durumun kendine özgü anatomisi vardır.
Bir söylemin nefret söylemi olabilmesi için doktrine göre şu üç unsurun bir arada buluması gerekmektedir: Belirli özellikleri nedeniyle bir kişi veya gruba yönelik olmak, kişi veya grubun sahip olduğu özellikleri olumsuz nitelendirmek, olumsuz nitelendirilen kişi veya grubun varlığından rahatsız olmak…
Görüldüğü üzere nefret kavramı tartışmaya, felsefe parçalamaya uygun bir konudur. John Stuart Mill diye biri var. Bazı hukukçular bu ismi hiç duymuşlar mıdır bilemem ama hukuk felsefesi dersinden kopyayla geçmemişlerse duymuş olmaları gerekir. İşte hukuk felsefesi yönünden çok değerli addedilen bu nevî şahsına münhasır büyüğümüz, nefret söylemini ifade hürriyeti kapsamında değerlendirerek aynen benim gibi düşünmektedir. John Stuart Mill’e göre, ifade özgürlüğü sadece yol açabileceği zararlar nedeniyle sınırlandırılabilir ve dolayısıyla belirli düşünceleri zarar verici diye peşin fikirlilikle kısıtlamak ifade hürriyetinin ihlalidir. Mill kadar ünlü olmayan Baker de aynı görüştedir. Esasında nefret söyleminin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmeyenler de böyle bir değerlendirmeyi ancak ifadede kötüye kullanım unsuru varsa diye şartlandırmaktadır. Ne demişti 4721 sayılı mülga Medeni Kanunumuzun 2. maddesinin 2. fıkrasını yazan atalarımız: Bir hakkın sırf gayri ızrar eden suistimalini kanun himaye etmez! Eyvallah, al benden de o kadar!
Nefret söylemini, “çağ içi zihniyete” sahip pek muhterem şahıslara öğretebildiğimi düşünerek nefret suçuna geçiyorum…
Prof. Timur Demirbaş’ın yabancı doktrinden alıntılayarak aktardığına göre nefret suçu, “failin din, dil, ırk, etnik köken, engelli olma, cinsiyet ve cinsel yönelime dâir sahip olduğu önyargı ile bu özelliklerden birine sahip olduğunu bildiği veya varsaydığı bir diğer kişiye karşı gerçekleştirdiği suç” diye tanımlanmaktadır.
Yine görüleceği üzere nefret suçunun oluşabilmesi için bidayette nefret duygusundan neş’et etmiş bir nefret söyleminde bulunma ve ancak bunun neticesinde bir suçun işlenmiş olması gerekmektedir. Tek başına bir söylemde bulunma, tek başına bir irade beyanı nefret suçu değildir!
İç hukukta nefret suçu denince Türk Ceza Kanununun 122. maddesi akla gelmektedir. 2/3/2014 tarihinde yayımlanan 6529 sayılı Yasanın 15. maddesi ile değişik “Nefret ve Ayırımcılık” başlıklı maddede şöyle denmektedir:
“Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;
a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,
b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,
c) Bir kişinin işe alınmasını,
d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını,
engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Mer’î hukuku zorlama yoluyla kendi çağ içi zihniyetine yontmaya çalışan Ermenici tayfa için üzgünüm ama bu maddenin nefret suçuyla uzaktan yakından ilgisi yok. Bir defa nefret sâikiyle yola çıkmak ve akâbinde mezkur maddede numerus clausus olarak sayılan dört fiilden birini işlemek gerekiyor ki maddedeki suç ortaya çıkmış olsun. Velakin bu suçun adı da yine nefret suçu değil, “nefret nedeniyle ayrımcılık suçu” olmaktadır. Maddenin başlığının yanlış tayin edildiği ortadadır. Yargıtay da bu görüştedir. Zaten maddenin revizyondan önceki başlığı da sadece “Ayrımcılık” idi.
İşte bizim hukuk sistemimizde nefret nedeniyle ayrımcılık suçu sayılan dört fiil tahdidi olarak bu şekilde sayılmıştır, nefret ekseninde değerlendirilebilecek başka da bir suçtan bahsedilmemiştir.
Bir de Yargıtay’ın nefret mevzunu nasıl değerlendirdiğine göz atalım.
Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 30/3/2016 tarihli E:2015/26353 K:2016/6373 sayılı kararına göre de nefret suçu diye bir suç yoktur. Söz konusu kararda denmektedir ki:
“TCK’nın 122. maddesinde “ırk, devlet, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefrete dayalı ayrımcılığı” suç saymıştır. Yasa koyucu burada açık bir şekilde on koruma grubu belirlemiş ve bu on koruma grubuna yönelik seçimlik ve bağlı hareketleri suç olarak düzenlenmiştir. Suç ve cezada kanunilik ilikesi gereği bu on koruma grubu dışındaki bir gruba “nefret saikiyle de olsa ayrımcılık yapılması” durumunda veya bu on koruma grubuna karşı maddede belirtilen “dört farklı hareket tarzı dışında” bir eylemle ayrımcılık yapılması halinde de ayrımcılık suçu oluşmayacaktır.”
Bazı taşların oturduğunu düşünerek tekrar soruyorum: Bir kişiye gerçekte Ermeni olsun veya olmasın Ermeni diye hitap etmek veya bir kişiden Ermeni asıllı diye bahsetmek nefret suçu mudur? Şşşş düşünmeyin, bu sorunun cevabını düşünürseniz gülünç duruma düşersiniz! Anlayın artık nefret suçu diye bir suç yok! Hiçbir söylem, hiçbir eylem nefret suçu olamaz! En fazla 122. maddede belirtilen dört fiilden birini işlemek durumunda “nefret sâikiyle ayrımcılık” suçu işlenmiş olur, o kadar!
Bu ülkede bazı tipler var ki birinden Ermeni, Rum, Laz veya Zenci, Aborjin bilmem ne diye bahsetmeyi nefretin izharı sayıyor ve bu izharatı suç sanıyor! İşin kötüsü bu tipler arasında birtakım avukat ve arabulucular da var. Mesela bu tiplere soralım: Osmanlının arşivlerinde Ermeni yerleşimi diye geçen bilmem ne köyünde 1957 yılında doğan birinden “Ermeni asıllı” diye bahsetmek suç mudur? Hele ki sosyal medyada ve gazetelerde buna dair yığınla iddia varsa ve söz konusu kişi de bu konuda bir tepki göstermemişse! Hoş, tepki gösterse ne olur ki? Piyasada, özellikle bizim ahlaksız medyada, birinden bir milliyet adı isnat ederek bahsetmenin inatla suç olduğunu düşünenler var! O güruha sesleniyorum: Bir fiilin şu suç, bu suç olduğunu düşünüyorsunuz o fiilde öncelikle iddia ettiğiniz suçun maddi unsurunu göstermeniz gerekir; ama böyle bir şey beceremeyeceğiniz için çuvallarsınız! Sadece ortaya saçtığınız fitne fesatla kalırsınız!
Yine bazı tipler de “Ermeni asıllı” şeklindeki bir hitabın hakaret olduğunu düşünmektedir. Ancak bu yaklaşım, daha tehlikeli bir sonuç doğurur. Zira böyle düşünmekle bir milletin adını zikretmenin bu ilginç tiplere göre aşağılayıcı, onur kırıcı bir durum sayılmış olacağı sonucu ortaya çıkacaktır. Oysaki Ermeni olmak utanılacak, aşağılanılacak, hor görülecek bir durum mudur? Elbette hayır! Lâkin Ermeniler’den fazla Ermenicilik yapan o tayfa var ya, işte onlara göre müktesebatta suç olarak tanımlanmış olsun olmasın birinden Ermeni diye bahsetmek idamlık suçtur! Onlara göre böyle hitaplarda bulunanların başlarının ezilmesi gerekir! Tabi aynı tayfa Fransız asıllı falanca veya Japon asıllı filanca diye bir hitap duyunca hiç rahatsız olmazlar. Onların rahatsızlıkları sadece kendilerinin gönülden bağlı oldukları Ermenicilik gibi ideolojiler içindir. Başta da belirttim ya, o rahatsız tiplere göre gerçekten Ermeni olsun olmasın birinden Ermeni diye bahsedeceksiniz öncesinde “Sayın” takısını kullanmanız, değilse de Ermeni lafzını ağzınıza hiç almamanız gerekir!
Ermenicilik hassasiyeti insan olma hassasiyetinin bile önüne geçmiş kişilere laf anlatmayı geçiyorum. Olayın biraz da mantıkî yönüne gelelim.
Ne güzel söylemişti İngiliz asıllı John Stuart Mill… Düşünce ve ifade hürriyeti vardır diye… Nereden nereye! Günümüzde hasta bir zihniyet istiyor ki salt “nefret etmek suç olsun”! İnsanların nefret etme özgürlüğü olmasın! Mesela herkes Ermeniler’i sevmek zorunda olsun, mesela herkes çocuk tacizinden sabıkalı Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörünü sevmek zorunda olsun, mesela herkes insan nüfusuna beş yüz milyona indirilmeli denen aşı faşisti sapık Bill Gates’i sevmek zorunda olsun, mesela herkes TV ekranlarından millete hakaret eden birtakım profesör bozuntularını sevmek zorunda olsun..! Onlara göre kimse hiçbir şeyden nefret etmesin ama Türklük ve İslam müstesna! Onlar istiyor ki Türklük’ten ve İslam’dan nefret etmek doğal karşılansın hatta alkışlansın! Niye alkışladınız diyen olursa da ırkçı faşist veya dinci yobaz ilan edilsin, nefret suçu işlemiş sayılsın! Görüyorsunuz değil mi ey ahâli, insanların tabii duygularına, özgür düşüncelerine savaş açan bu dayatmacı zihniyet ne fena bir zihniyet, ne şerli bir zihniyet…
Nefreti, nefret söylemini, nefret suçunun ne olduğunu birtakım tiplere anlatmak zor. Çünkü izah ettiğim üzere işlerine gelmeyen durumlar var, maskelerin düşmesi olayı var. Buna rağmen biz her ahval ve şeraitte sevgiyi yaymaya ve sevgi dilini kullanmaya ama ondan da önce aklı kıtlara hukuk bilgisi vermeye devam edeceğiz.
Ermeniciler azgın azınlık. Hukuk camiasında da çok varlar. DHKP-C ve diğer terör örgütleriyle irtibat ve iltisakları araştırılmalı.
Duygularımıza tercüman olmuşsunuz Muhammed Bey. Bu aşıcı faşistler iyice kudurdu. Rabbim ahmaklara akıl versin. Amin.