Amerika Birleşik Devletleri (ABD), kendi kısa tarihi kanlı soykırımlarla, vahşi katliamlarla örülü olduğu için psikolojik bir refeksle başka milletleri, başka kültürleri, başka toplumları soykırımcı göstermeye çalışıyor. Aynı şekilde insan hakları ihlallerinin en yüksek perdeden seyrettiği ülke de yine ABD’dir. Buna rağmen tüm dünyaya insan hakları dersi veren hatta utanmadan insan hakları raporları yazıp ülkelere karne dağıtır gibi not veren utanmaz devlet de yine ABD’dir.
Son olarak ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Vekili Jalina Porter, Washington'un 24 Kasım’da 1915 olaylarına ilişkin soykırımı tanıma kararını açıklayacaklarını söyledi. Tevekkeli, ABD Başkanı Bidon Co, geçen yıl başkan adayı iken yaptığı 1915 tehciriyle ilgili açıklamasında, olayları 'soykırım' olarak tanımlamış ve başkan seçilmesi halinde bu yöndeki bir Kongre tasarısına destek vereceğini ifade etmişti. Biden, “benzer bir trajedinin bir daha asla tekerrür etmemesi için Ermeni Soykırımı'nı tanıma ve evrensel insan haklarını, yönetiminin en önemli önceliği yapma” sözü vermişti.
O hâlde hem suçlu hem güçlü olan ABD’nin soykırım tarihine kısaca bir göz atalım mı?
19. yüzyılda ABD’de Amerikalı yerleşimcilerce kıtanın doğu kıyısından batı kıyısına kadar genişlemenin haklı (!) bir ilerleyiş olduğunu ifade eden Manifest Destiny çağrısı yapılınca soydaşlarımız olan Kızılderililer yurtlarında köle olmaya başlamış ve sık sık Kızılderili katliamları ve soykırımları görülmüştür. ABD'nin temas öncesi Kızılderili nüfusu en mütevazı tahminlere göre 12 milyon daha büyüktü ve dört asır sonra ise bu nüfusun normal bir nüfus artışına nispeten 100 milyon civarında olması gerekirdi. Ancak Kızılderililer sistematik şekilde soykırıma uğratılarak nüfusları % 99’dan fazla oranda azaltılmış ve 237 bine gerilemiştir. Holokost (Almanların Yahudi Soykırımı) uzmanı David Cesarani ABD devleti ve politikalarının Manifest Destiny doktrinini ilerleterek yerliler üzerinde soykırım yaptığını kabul etmektedir. Cesarinin Kızılderili Soykırımında ölenlerin Yahudi Soykırımında ölenleri katbekat aştığını vurgulamıştır. American Holocaus kitabının yazarı David E. Stannard, çağdaş (!) Batı dünyasında ABD’nin başını çektiği birçok ülkenin yerli halklara karşı soykırım ve ırkçı dehşeti sergilediğini beyan etmektedir. 1894 yılındaki ABD Nüfus Sayım Bürosu'na göre ağır silahlı ABD ile ok ve yaylı Kızılderililer arasından kırktan fazla savaş yaşanmış ve milyonlarca Kızılderili bu sözde savaşlarda soykırıma uğratılmıştır. Hemen belirteyim ki ABD’deki birçok eyalette yakın tarihe kadar Kızılderili öldürmek suç sayılmıyordu!
ABD'nin Minnesota eyaletinde George Floyd adlı siyahi vatandaşın gözaltı sırasında polis tarafından boğazına basılarak öldürülmesi olayı hâlen hafızalardan silinmemiştir. Amerikan soykırım tarihi deyince Zenci soykırım ve katliamlarına da ayrı bir başlık atmak gerekiyor. Ama öncelikle şunu belirteyim. Bazıları “Zenci” deyince ırkçılık yapıyorsun, “siyahi” demen gerekli diyor. Hayır, bu tamamen safsatadır. Çünkü asıl ırkçılık ve ayrımcılık, siyahi denilerek yapılmaktadır zira bu tercih, renk ayrımını öne çıkarmaktadır. Mesela İngilizce konuştuğunuzu ve Zencilerden “black” diye bahsettiğinizi farz edin. Ne kadar korkunç bir tepkiye neden olur, değil mi? Oysaki Zenci, bizim kültürümüzde siyah ırka mensup Afrika kökenlileri anlatmak için öteden beri kullanılagelmektedir ve hiçbir Türk, Zenci kelimesini kullanarak asla ırkçılık ya da ayrımcılık kastını taşımaz. Lütfen bu detaylar ırkçılığın ne olduğunu bilmeyenlerin kulağına küpe olsun.
Amerikan tarihindeki birçok Zenci soykırımından birine örnek vereyim.
1921 Tulsa Soykırımı 1921 yılının 31 Mayıs ve 1 Haziran günleri arasında beyaz ırkçı çetelerin Tulsa, Oklahoma Greenwood bölgesindeki Zencilere yaptıkları saldırılar sonucu gerçekleşmiş olup Amerikan tarihindeki meşhur ırkçı vakalardan biridir. Karadan ve özel uçaklardan yapılan saldırı, o zamanlar ABD'deki "Black Wall Street" olarak bilinen en zengin Zenci topluluğun yaşadığı ilçede evleri, binaları, ibadet yerlerini, meydanları tuzla buz etmiştir. Ardından hayatta kalmayı başaran binlerce Zenci Guantanamo benzeri büyük cezaevlerinde günlerce gözaltına alınmıştır, açlığa ve ölüme terk edilmiştir. Oklahoma Hayati İstatistik Bürosu güya binlerce değil yüzlerce ölü kaydetmiş fakat Amerikan Kızıl Haçı bir tahmin vermeyi doğal olarak kabul etmemiştir. Çağdaş otopsi raporlarına, ölüm belgelerine ve diğer kayıtlara dayanarak vakanın incelenmesi sonucu, onlarca Zencinin katliamı kabul edilmek zorunda kalınmıştır. Katliamı geçip soykırım şekline bürünen saldırı, bir ayakkabı boyacısı olan 19 yaşındaki Dick Rowland isimli Zencinin yakınlardaki Drexel Binası'nda çalışan 17 yaşındaki beyaz asansör operatörü olan Sarah Page'a saldırdığı suçlaması sonrası, hafta sonu Anma Günü'nde başlamıştır. Gözaltına alınan Rowland'ın tutulduğu adliye dışında öfkeli beyaz vatandaşların bir araya gelmesi, Rowland'ın linç edildiğine dair söylentilerin yayılması yerel Zencileri endişelendirmiş, bazıları silahlı olmak üzere Zenci vatandaşların olay yerine akın etmesiyle iki grup arasında çatışma çıkmıştır. Hemen akabinde de Amerikan Ordusu olaya müdahil olarak uçaklarla Zencilerin yaşadığı bölgeyi bombardımana tutmuştur.
Peki ya Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Afganistan’da soykırıma uğrayan milyonlarca Müslümanları, Vietnam’da soykırıma uğrayan vatanseverleri ne yapacağız? Anmayacak mıyız? Elbette anacağız, hem de öfke ve lanetle…
Şimdi bu ABD tutmuş sözde Ermeni soykırımını tanıyacakmış. Cart kaba kâğıt… Bize artık böyle martavallar sökmez!
Hatta bizi en iyi bilen bizim Ermeniler bile bize gerek bırakmadan Conilere en güzel cevabı yapıştırmışlar:
Türkiye Ermenileri 85. Patriği Sahak Maşalyan diyor ki:
“Halkımızın acısının ve ecdadımızın kutsal anısının bazı ülkelerce gündelik politik amaçlara alet edildiğini görmek bizi üzmektedir.”
Bir başka değerlendirme de Ermeni Vakıflar Birliği Başkanı Bedros Şirinoğlu'ndan geldi. Şirinoğlu 1915 olayları hakkında:
“ABD, AB ve diğer bazı ülkeleri iyi niyetli yaklaşımdan uzak görüyorum” şeklinde konuştu.
Bizce bu cevaplar fazlasıyla yeterlidir. Şayet Türk Milleti Amerikalı soykırımcılara hak ettiği cevap vermeye kalkışırsa çarşı fena karışır, demedi demeyin!