Bir yeni yıl klasiği olarak yine dünyaca meşhur siyasal fütürist İbrahim Çetin’le heyecanlı bir röportaj gerçekleştirdik. Astrolog maskeli falcıların, Baba Vanga kılıklı kâhinlerin, şaftı kaymış medyumların ekranlarda cirit atıp bilmiş tavırlarla 2022 yok şöyle olacak yok böyle olacak diye akıl sattığı bir zamanda en doğru, en aklı başında isimle bu röportajı yaptığımızı düşünüyorum. Saygıdeğer okurlarım, isterlerse geçen yıllardaki röportajlarımızı da internetten bulup gözden geçirebilirler. Gündem çok yoğun olduğu için lafı fazla eveleyip gevelemeden sorularıma başlıyorum.
2022’ye bismillah demeden önce 2021’e içimiz sinerek El-Fatiha diyebilecek miyiz? Genel olarak 2021’i nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aziz dostum, bu ülke insanının bir yılı Avrupalıların iki hatta üç yılına eşittir. Biz ülkece sanki macera filminin içinde yaşıyor gibiyiz. Bizim bir saatlik haber bültenimiz, Batı’da tüm yıl boyunca verilen haberlere denktir. Bu gerçekleri göz önünde tutarak, bir başka deyişle göreceli bir yaklaşımla zaman değerlendirmesi yapmak gerekir. Bu minvalde 2021 yılı bizim için çok da ekstra gelişmelerin yaşandığı bir yıl olmadı. Ancak Batı ülkeleri cihetinden baktığımızda olağanüstü gelişmelere tanıklık ettik. Pandemi sahtekârlığının tescil edilmesiyle tüm Avrupa ve Amerika’da milyonların sokağa dökülmesi, yine pandemideki kapanmaların doğal bir sonucu olarak tedarik zincirinin aksaması gibi nedenlerle global ekonominin hızla iflasa sürüklenmesi ve diğer olağan dışı gelişmeleri bir solukta geçemeyiz. Şu kadarını söyleyebilirim; pandemi dâhil 2022 öncesinde ne yaşadıysak, bize ne yaşattılarsa bütün bunlar 2022’de olacakların kontrollü bir ön hazırlığı idi.
2022’de fiyat pahalılığına devam mı diye soracağım ama madem bütün bu gelişmelerin mutfağı pandemi, o hâlde pandemiden devam edelim. Pandemi endemiye ne zaman dönüşecek, ne zaman sönümlenecek?
Pandemide hedef 6 aşıdan sonra çipi gündeme getirmek ve aşılamayı 12 aşıya kadar götürmek. Olaya hem şeytani boyutundan hem e ekonomik boyutundan bakmalıyız. Bize gelen bir aşının birim bedeli 65 Amerikan Doları. Hatta aracı firma olan Keymen bile Çin’den beleşe aldığı 1 milyon doz aşıyı Sağlık Bakanlığına parayla satmıştı. 1 PCT testi 300 Amerikan Doları. Covid’sin diye kandırılan hastalara bir günde verilen bir torba ilacın maliyeti tahminim göre 1.000 Amerikan Doları. Yanlış hatırlamıyorsam sadece Molnupiravir adlı hapın kutusunun 700 Amerikan Dolar olduğunu okumuştum. Milyonlarca vatandaşı, milyonlarca aşıyı, milyonlarca ilacı düşünün. Bu muhteşem keriz silkeleme çarkının kim sonlanmasını ister. Özel hastaneler bayram ediyor, eczaneler bayram ediyor, sağlık depoları bayram ediyor, ilaç ve aşı lobilerinin fonladığı bürokratlar, akademisyenler ve gazeteciler bayram ediyor, millet hastalık korkusundan veya artık adam gibi randevu verilmediğinden hastaneye gidemediği için boş boş oturan sağlıkçılar da bayram ediyor. Tek bayram etmeyen kesim var, o da kasıtlı yanlış tedavilerle hastanelerle inceden inceye katledilen gariban vatandaşlar… Otopsi neden yasak diye soruyorsunuz, saçma sapan cevaplar veriyorlar. Bu şeytanlığa kullar razı olmuyor, canı yananlar ellerini açıp ah ediyor, Arş-ı Âlâya yükselen o ahları Allah duymuyor mu? Kul razı değilse Allah hiç razı değildir. 2019-2023 Yılları arasını kapsayan son kalkınma planının 61. maddesinde vatandaşın kedi köpek gibi çipleneceği açıkça yazıyor. Pandemi fetişisti profesörler de zaten aşı konusunda milleti kedi köpek gibi aşılayacağız demişlerdi. Aşılama oranı arttıkça vaka ve ölüm oranı da arttı ve daha da çok artacak. İstedikleri kadar ölüm istatistiklerini gizlesinler, istedikleri kadar otopsi yasak masak diyerek suç delillerini karartsınlar, istedikleri kadar TV ekranlarından milleti hakaret, tehdit ve şantajla korkutup sindirsinler; yalanların ve gerçeklerin mutlaka bir gün ortaya çıkma huyu vardır. Bu durumda gerçekte var olmayan pandeminin ne zaman sonlanacağını kestirmeye çalışmak, aslında Temel fıkrası uydurmaya çalışmak gibi olur. Bildiğim ve öngördüğüm şudur: Allah’a savaş açan şeytaniler, mesela Bill Gates ve çetesi, tüm dünya insanlarının nabzını yokladılar, acaba bize karşı çıkacaklar mı diye. Çok şükür ABD ve Batı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere çarşı fena karıştı. Türkiye’de de halk uyanacaktır. Şu anda aşı sebepli kalp krizi salgını yaşanıyor. Millet patır patır ölüyor. En sağlıklarımız olan sporcular, mesela futbolcular bile maç esnasında çam gibi devriliveriyor. Yakın zamanda aşılama dozajı arttıkça kalp krizi salgını büyüdüğü gibi kanser gibi benzeri başka rahatsızlıklar da salgınmış gibi kitlesel yayılım gösterecek. Bu da tabii ki ilaç lobilerinin “öldürme ama iyileştirme de sadece süründür” sloganına sahip çarkının daha kazançlı dönmesini sağlayacak. Bir süre sonra, mesela 2023-2030 yılları arasında insanlar yediden yetmişe isyana girişseler bile fayda etmeyecek; çünkü bir defa zehirlenmiş ve şeytani ilaç lobilerine bağımlı kuklalara dönüşmüş olacaklar.
Bu 2023-2030 yılları şeklindeki zaman dilimiyle çok karşılaşıyorum. 2023-2030 arasının özelliği nedir?
Şeytaniler, kabbalacılar, illuminaticiler, dünyanın 7 yıllık süreçlerle dönüştüğüne inanırlar. Bu döngüler sözde bir iyi bir kötü olacak şekilde birbirini takip eder. 2016-2023 arası onlar için hazırlık ve pusuda bekleme dönemiydi. 2023 yılından sonra tabiri caizse kuduracaklar. 2023’den sonra ulus devletlerin yıkıldığı veya en azından ekonomilerinin uluslararası finansal konsorsiyumlara, şeytanilere teslim edildiği bir süreç izleyeceğiz. Bu hususta en dikkat çekici ulus devlet Türkiye’dir. Şimdiden 2023-2030 arası kaos ve şeytanileştirme döneminin belirtileri görülmeye başlanmıştır. Şüphe yok ki Türkiye diğer birçok ulus devlet için de model ülke olacaktır. En azından plan bu şekilde ilerlemektedir.
Uluslararası şeytani çeteler için Türkiye nasıl bir model ülke olacak, açar mısınız?
Ulus devletlerin ekonomisi yerle yeksan ve kendi sistemlerine tamamen entegre etmek istiyorlar. Bugün Türkiye’deki kırılgan ekonominin sebeplerden biri de budur. Aşırı hayat pahalılığı, fiyat istikrarsızlığı, dolarizasyon derken iflas etmiş bir Türkiye görmek istiyorlar. Bunun için de pandemi harika bir kaldıraç oldu. Pandemi daha ilan edilir edilmez Sayın Cumhurbaşkanımıza açık mektuplar yazarak bu tuzağa düşülmemesi gerektiğini, pandemi çığırtkanlığı yapan kim varsa mason ya da masonlarla yakın ilgili olduğunu beyan etmiştik. İlk zamanlarda bu feryatlarımız çılgın bir komplo teorisi gibi görüldü. Ancak gerçekler hızla ortaya çıkıyor. Son Omicron soytarılığında yine güdümlü bir kitle medyada ve sosyal medyada organize olarak kapanma eyyamlarına başladı. Neyse ki Sayın Cumhurbaşkanımız artık böyle hatalar yapılmayacağını açıkça söyledi. Kapanma, müthiş bir ekonomik darbedir. Fabrikaları, okulları, işyerlerini, çarşıları, pazarları kapatarak ekonomiyi kontrol edemezsiniz. Düşünün ki bu Covid virüsünü sözde tespit etmek için uyduruk PCR çubuğunu beyninizin dibine kadar sokuyorlar. Ama virüsün bulaşma muhabbetine gelince yok on metreden zıplar bulaşır, yok havada günlerce asılı kalır bulaşır gibi bilimsel zeminle alakası olmayan abuk subuk iddialar ortaya atıyorlar ve halkın bu yalanlara inanması için müthiş bir propaganda yapıyorlar. Dünya çapında trilyonlarca dolara hükmeden aşı ve ilaç lobilerinin hangi bürokratı, hangi akademisyeni, hangi doktoru, hangi gazeteciyi fonladığı, rüşvetlerle satın aldığı araştırılmalıdır. Bunu araştırmak zor da değildir. Şüpheli kimselerin banka hesaplarının transfer hareketleri ve HTS kayıtları dikkatle incelendiğinde eminim hepsi ortaya çıkacaktır. Araştırma sonuçlarının da halka açıklanması ve özür dilenmesi ile hem toplumsal barış sağlanmış olur hem de ekonomik ve psiko-sosyal yaraların hızla kapanabilmesi için önemli bir ivme yakalanmış olur.
Şöyle de diyebilir miyiz; hayat eve sığmaz, değil mi?
Elbette hayat eve sığmaz. Böyle bir dünya yok. Cici veya cicileştirilmiş laflarla vicdana ve hukuka aykırı durumları normalleştirmeye çalışıyorlar. Yeni normal denen mefhum da tam olarak budur. 2022 yılında eski normalcilerle yeni normalciler çatışacak. Çünkü 2023-2030 arası kabus dönemini yaşamak istemiyoruz. Hayat Eve Sığar (HES) uygulaması, hukuken yargısız genel ev hapsi cezasıdır. Seyahat özgürlüklerinin, gösteri ve protesto özgürlüklerinin, haydi bunlar neyse de eğitim hak ve hürriyetinin engellendiğini görüyoruz. Şeytaniler, cici laflarla insanlık alemini dizayn etmeye, Allah’a, Allah’ın nizamına kafa tutmaya çalışıyor. Sonları elbette hüsran olacak ama biz de Rahmaniler olarak elimizden geleni yapmalıyız.
O hâlde 2022 yılı her konuda çok çalkantılı geçecek. Siyaset arenasında nelerle karşılaşacağız?
Türkiye’den başlayacak olursak Haziran 2022’de genel seçimlerin yapılacağı hemen hemen netleşti. Tam tarih olarak 19 Haziran’ı söyleyebilirim. Fütürist açıdan baktığımda ise maalesef seçim sonucunda başlayacak ciddi bir kaos süreci görüyorum. Türkiye’nin acilen milli birlik ve güvenlik ekseninde toplanan akil bir heyetin öncülüğünde bu seçim sürecini atlatması gerekir. Çünkü çok fazla ayrıştırıcı unsur ve ötekileştirici söylem var. Bu minvalde 2022 Bahar aylarında ve önümüzdeki Yaz aylarının çok daha sıcak geçeceğini söyleyebilirim. Ancak tüm toplumsal paydaşları en büyük ortak paydada bir araya getirebilecek ulusal bir politika ile zorlu virajları ülkece geride bırakabiliriz. Öngörümü söyleyeyim, 2022 yılında Türkiye dahil birçok ülkede devlet başkanları değişecek. Değişimlerin yaşanmadığı ülkelerde uluslararası şeytani çeteler yine her türlü hile ve desise ile fitnelerini alevlendirecekler.
Geçen yıllardaki röportajlarımızda savaş ihtimalinin günbegün arttığını dile getirmiştiniz. 2022’de durum ne olacak?
Türkiye’nin 2025’e kadar sıcak ve bölgesel bir savaşa dâhil olma ihtimali %80’dir. Bu ihtimal 2030’a kadar ise maalesef %100’dür. Bu realiteden ayrılmamak gerekir; yoksa çok ağır bedeller öderiz. 2022’deki savaş olasılığı ise gerginlikler karşısında gösterilecek reflekslerle belirlenecektir. Sağduyulu yaklaşımlar, şu dönemde bizim için daha iyi olur çünkü henüz milli silah projelerimizi tamamlayamadık. Hisar O+ gibi savunma mekanizmalarımızın daha da geliştirilerek hızla yaygınlaştırılması, deniz muharebe gücümüzün en az iki katına çıkarılması, insansız jetlerle hava saldırı kabiliyetimizin arttırılması gerekiyor. Tüm milli savunma sanayimizde de bor, toryum gibi enerji kaynaklarına hızlı bir geçiş yaparak dışa bağımlılığı en akılcı şekilde ortadan kaldırmamız gerekiyor. Diğer bir önemli husus ise tepemizdeki atmosferde uçan binlerce uydu. Hukuken Türkiye’nin üzerinde uçan tüm yabancı cisimlere müdahale hakkı bulunmaktadır. Elon Musk’ın uydularını leblebi gibi avlayacak savunma ve saldırı sistemlerimizin hayata geçirilmesi, ışın silahlarının daha da gelişmesiyle en azından yarı uzay savaşlarına hazırlanılması gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda uzaya hâkim olan dünyaya hakim olacak.
Bir de sanal evrenimiz çıktı: Metaverse! Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Arttırılmış sanal gerçeklik denen metaverse aslında arttırılmış sanal hayal dünyasıdır ve son tahlilde bir oyundur, bilgisayar oyunudur. Bu oyunda çok büyük ekonomiler dönebilir; ama bu durum gerçeği değiştirmez. Türkiye’deki politika araçlarının ve insanımızın bu oyuna, bir global pazara giriyormuş gibi girmesi ama sürekli oyun kurucu olmaya çalışması gerekir. Oyunun bir parçası olursanız sürekli masa kazanır. Yeni alt evrenler inşa etmek, kendi, kurallarını koymak çok da zor değildir. Bu gibi konularda zaten halkımız oldukça meraklıdır. Kripto para çerçevesinde 2022’de dijital Lira’nın hayata geçmesiyle bazı sanal faaliyetlerin daha da kolaylaşacağı aşikâr görünüyor. Bu konularda hedef, kontrolü Meta şirketinin ve benzerlerinin (Mark Zuckerberg ve avanesinin) elinden almaktır. Maalesef konuya dair farkındalığı yüksek bir milli politikamız olmadığı için çok afallıyoruz. Ama şöyle bir geriye dönüp baktığımızda sosyal medyanın bile başımıza ne çoraplar ördüğünü hatırlayıp web 3.0 denen ve sosyal medya çılgınlığını en az ikiye katlayacak yeni dijital dünyanın ortaya çıkaracağı tehdit ve risklere karşı ciddi ciddi eylem planları yapılması gerektiği açıktır.
Metaverse projesi yürür mü?
Bu proje başlangıçta insanlara, özellikle de Z kuşağına çok cazip gelecektir. Ancak zaman içinde insanların metaverse denen naneden bıkacağını söyleyebiliriz. Çünkü bereket harekettedir. Akıllı lenslerle, akıllı kasklarla gün boyu koltukta oturup hayali bir dünyada oyun oynayarak zamanı öldürmek, bir de yok arsa aldım, yok konsere katıldım gibi deli saçması bir dizi sanal faaliyete dünya paralar dökmek, sürdürülebilir bir çılgınlık değildir. Özellikle fazla hareketsizliğe bağlı sıhhi rahatsızlıkların artmasıyla projenin gözden düşeceğine eminim. Konuya bir de şu yönden bakalım. Metaverse ne demektir? Kurgulayıcılarının iddiasına göre verse universenin (evrenin) kısaltması, meta da ötesi demek olduğundan evren ötesi anlamına mı geliyor? Elbette hayır. Bu da başka bir kabbalistik cicileştirme illüzyonu. Verse ayet demektir. Metaverse tabiri ile ayet ötesi, materyalist, dinsiz/inançsız bir evren kurgulanıyor. Yalnız şu acizliğe bakınız ki gerçek dünyada başaramadıkları inançsızlaştırma ülküsünü sanal, hayali bir dünyada başarmak istiyorlar. Yine başaramazlar çünkü eminim bizim Türkler yarın metaverse evreninde de camiiler açarlar, tarikatlar kurarlar, zikir tekkelerini mahallenin bakkalı çalıştırıp satanistlerin aklını başından alırlar.
Saygıdeğer siyasal fütüristimiz İbrahim Çetin’e teşekkür ediyoruz. Röportajımızın devamını (tam metin hâlini) ileride yayınlayacağım kitaplarımdan okuyabilirsiniz.
Tüm okurlarıma harika bir yeni yıl diliyorum.
2022 yılı hepimiz için barış, huzur, bolluk ve bereket yılı olsun.