“Öğrenmenin temelinde duygusallık hakimdir.”
Platon
Her çocuk, sosyal ve duygusal gelişimleri açısından birbirinden farklıdır.
Yetişkinlerin; farklılıkları bilerek çocuğa yaklaşmaları, çocuğun sağlıklı bir gelişim sergilemesini sağlayacaktır.
İnsan kişiliğinin temelleri çocukluk döneminde atılmaktadır. Bu gelişim alanlarından biri de sosyal-duygusal gelişim alanıdır. Sosyal gelişimin; doğumdan itibaren başlayan, yaşam boyu devam eden ve kişinin içinde yaşadığı topluma uyumunu sağlayan bir süreç olduğu söylenebilir.
Bu gelişim alanı için 0–6 yaş oldukça önemli ve kritik bir dönemdir. Bu dönemde yetişkinlerin çocuğa yaklaşımları, onun kişiliği üzerinde izler bırakmaktadır. Bu izleri çocuğun tüm hayatı boyunca taşıyacağı düşünülürse yetişkinlerin çocuğa yaklaşımlarında ne kadar dikkatli olmaları gerektiğinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Bunu daha iyi anlayabilmek için bilişsel ve duygusal zekanın tanımlarına yer vermek gerekir.
IQ ve EQ nedir?
IQ nedir kısaca tanımlarsak genel olarak mantık, öz farkındalık, anlama, öğrenme, iletişim kurma, duygusal bilgi birikimi, planlama, yaratıcı olma ve problem çözme yeteneğini kapsar. IQ tamamen mantıksal süreçleri kapsarken, EQ tamamen duygusal hislere yöneliktir.
EQ Türkçe anlamı duygusal zekâ seviyesidir.
EQ açılımı İngilizcede Emotional Quotient demektir. Kişinin duygusal zekâ seviyesini gösteren bir olgudur. Duygusal zekâ insanın duyguları anlama, kontrol etme, değerlendirme ve ifade etme şeklinin bir bütünüdür. Çocuğunuzun ne öğrendiği kadar nasıl öğrendiği de önemlidir. Çocuğun nasıl hissettiği öğrenmeyi önemli derecede etkiler. “Diğerleriyle iletişim kurmamıza, durum değerlendirmesi yapmamıza ve açık düşünce kalıpları geliştirmemize yardımcı olur. Fiziksel öğrenme çevresi, öğretmenlerle ve sınıf arkadaşlarıyla etkinlikler ve bağımsız aktiviteler, çocuğun tam potansiyeline ulaşmasına yardımcı olmak için özenle düzenlenmelidir. Duygusal zekâ ile mantıksal zekâ bir bütündür ve ayrı olsa da sonunda birbiri ile mutlaka bir bağlantı kurar, aynı zamanda da temelde birtakım farklılıklara da sahiptir.
IQ ile EQ arasındaki farklar nelerdir?
IQ skoru yüksek olan kişiler bilgiyi öğrenme, anlama ve uygulama bakımından yetenek sahibidir. EQ skoru yüksek olanlar ise bilgiden ziyade duyguları anlama ve karşı tarafa ifade etme konusunda kabiliyetlidir. IQ skorunun içinde matematiksel veriler de barındığı için kişinin IQ seviyesini hesaplamak nispeten daha kolaydır. Ancak EQ, tamamen duyular üzerinde çalışılması gereken bir durum olduğu için kişinin EQ seviyesini saptamak daha zordur.
IQ genlerle bireylere aktarılabilir yani aslında bir anlamda kalıtsaldır diyebiliriz. EQ ise daha çok çevresel faktörlerle ilgilidir; dış faktörlerin iyileştirilmesi ile EQ önemli bir gelişim sağlayabilir. IQ skoru yüksek olan kişiler konuları iyi analiz eder, araştırır, geliştirir, konular arası bağlantı kurar ve zorlayıcı görevleri dahi seri bir şekilde yapabilir. EQ skoru yüksek olan kişiler ise iş birliği, ekip çalışması, iletişim ve benzeri gibi konularda yeteneklidir. Akademik başarı her zaman önemlidir ancak bu başarı mutlaka EQ ile desteklenmelidir. EQ seviyesi gelişmiş olan insanlar kişilerin duygu ve düşüncelerini iyi analiz edebilirler. Böylece bu analizi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilirler.
Daniel Goleman’ın Araştırma bulgularına göre, Duygusal Zeka yoksunluğu, kişinin aile yaşamından mesleki başarısına, toplumsal ilişkilerinden sağlık durumuna kadar birçok alanda çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. Ancak, Dr. Goleman'a göre, duygusal zeka doğuştan gelen bir özellik değil. İnsan beyninin yapısı dolayısıyla, çocuklukta alınan duygusal dersler, yaşam boyunca davranış tarzını belirliyor.
Eğer duygusal yetenekleriniz elinizde değilse, öz-farkındalığınız yok demektir. Eğer sıkıntılı duygularınızı yönetemiyorsanız, empatiden yoksunsanız, etkili ilişkiler kuramıyorsanız, ne kadar akıllı olursanız olun, vizyonunuzdan uzak kalacaksınız.”
Daniel Goleman
Kalıtım ve Çevrenin Zekâyla olan İlişkisi
Genetik faktörlerin elbette zekâ üzerinde inkâr edilemez etkileri vardır ancak, yapılan araştırmalar çevre faktörünün de en az genetik kadar etkili olduğunu kanıtladı.
Kalıtım yani genlerle aktarılanlar gelişmekte olan organizmanın olgunlaşmasını ve bedenin gerekli doğal yeteneklere ulaşmasını sağlar. Newman 1940 yılında yaptığı bir araştırmada IQ’nun %68 oranında kalıtım, %32oranında ise çevre tarafından belirlendiğini söyledi. Bir insanin yasam suresi boyunca IQ’sunda meydana gelen değişiklikler, kalıtım değiştirilemeyeceğine göre, çevre faktörüne bağlıdır.
0-6 yas aralığı beynin esneklik kazanması için oldukça kritik dönemdir. Bu kritik dönemde yeteri kadar ve uygun uyarana maruz kalmak zeka gelişimi için çok önemli. Yetersiz uyaran faydalı olmadığı gibi fazla uyarıcı bir ortam da çocuklar için uygun değildir.
Eğitim Büyük Önem Taşımaktadır
Çocuğun eğitimine kalbinden başlamak gerekir, çocuğa yönelik ürünler verirken duygusallıktan öte duyarlı olmak gerekir.
Bir çocuk için; okul sorumluluğunun olması, çocuğunuzun bilişsel ve sosyal gelişiminin yanı sıra kişilik gelişimi için de önemli bir unsurdur.
Çocukların, ilgi ve yeteneklerini dikkate alarak bireysel farklılıkları gözeten, sanatsal ve sportif faaliyetlerini ortaya çıkararak sosyal gelişimlerini destekleyen, öğrenci merkezli eğitim anlayışından yola çıkarak, çocuğu geleceğe hazırlayan bir eğitim alması çocuklar için büyük bir önem taşır.
Yetiştirdiğimiz çocukların bilişsel zekalarını geliştirmek için duygusal zekanın önemini anlayarak çocuğu her açıdan doyuma ulaştırmamız gerekir. Dolayısıyla duygusal zeka bilişsel başarıyı da sağlayacağı için çocuklarımızı duygusal bağ kurarak geleceğe hazırlamak çocuğunuzun tüm hayatını etkileyecektir.