Her felakette, ölümde, yasta, acıda ateş düştüğü yeri yakar.
Bu kez gerçekten ateş düştüğü yeri yakıyor. Bunca yangının arasında en büyüğü de insanların nefreti.
Başımıza gelen her olayda nefret söylemleri havada uçuşuyor. Yaşadığımız döneme nefret, konuşana nefret, susana nefret, olana nefret olamayana nefret, çok ağır gelmiyor mu bu kadarı bedeninize?
Nefret mi çözecek düğümleri? En temel sorunlarda biri “güven” meselesi değil mi?
Hiçbir şeyin sorumlusu ya da vebası yaşadığımız çağ değil. Biraz geçmişe ve başka coğrafyalara bakıp
neler yaşanmış bilmek gerekiyor ve neler yapılmış?
Nefretle mi çözmüşler yoksa akıl ve mantık ile mi? Hem düşünsenize “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?”
Belki de bunca kin, nefret, hepimiz için çok fazla..
İnsanlar yağmur duasına çıkıyor. İşimiz duaya mı kaldı, diyorsunuz. Kalkıp yangına yardıma gidiyor. Senin ne faydan dokunabilir ki? Diyorsunuz. Evinde oturup bağışta bulunuyor. Niye evinde oturuyorsun, diyorsunuz. Elinden sosyal medyada paylaşım yapmak geliyor. Anca paylaşım yaparsın zaten, diyorsunuz. Belki kişisel hesaplara göre daha güvenlidir diye bakanlık ve belediye sayfalarını hikayeye ekliyor. Parti yancısısın, diyorsunuz. Daha fazla uçağımız yok mu diye soruyor. Devlet düşmanısın, diyorsunuz. Bu gibi baskılardan sosyal medyaya girmiyor. Ölü taklidi yapıyorsun, ne kadar duyarsızsın, diyorsunuz. Yorulduk..
Gerçekten bunlarla mı uğraşalım? Görece daha yüksek takipçili birçok kişi, birilerine yardımı dokunabilecekken linçten bıktığı için hiçbir şey söylememeye karar verdi. Yapmayın. Yapmayalım. Lütfen…
Canımız yeterince yanıyor zaten, bir de biz davranışlarımızla yakmayalım. Keşke tüm enerjimizi yangın söndürmeye harcasak, keşke elimizden daha daha fazla şey gelse…
Ama biliyorsunuz, aklımızdan, kalbimizden geçenin her zaman hepsini yapmamız mümkün değil. Bir sosyolog yangının yayılmacı yapısı sebebiyle ve uzun sürdüğü için travmasının şiddetli olduğunu söyledi. Hiç birimiz sağlıklı düşünemiyoruz. Fakat birilerinin yarın kalkıp işe gitmesi, çocuklarıyla ilgilenmesi, evini çekip çevirmesi lazım. Bunları yapıyor diye ülkeyi daha az düşünüyor olduğunu iddia edemezsiniz. Böyle bir yargıya varamazsınız. Birisi zihninde yangınla işe gidiyorsa işinin bir ucundan tutmalı, ona yardım etmelisiniz. Hiçbir şey yapamıyorsanız köstek olmamalısınız. Tüm gün koltuğunda boş boş oturup herkese tahrik edici mesajlar atan kişilerin ülkeyi daha çok sevdiğini söyleyemezsiniz.
Kızgınsınız, öfkelisiniz, çok üzgünsünüz anlıyoruz. Hepimiz öyleyiz. Fakat bu duygularımızın acısını, hayatlarını hiç bilmediğimiz insanlardan çıkaramayız.
İnsanların bu ülkede hiçbir kuruma güveni kalmamışken, nefret söylemlerinizi paylaşım yapana, yapmayana değil, sorgulanması gereken yerlere yöneltin. Elinden hiçbir şey gelmeyen insanlara değil.
Düşünülmesi ve olması hatta yapılması gereken şeylerin ne olduğunu hesabını sorulması gerekenlere sorun. Dilerim birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu günlerde” cümlesini bu günlerde son kez duyuşumuz olur..