Büyük İsrail ya da diğer adıyla arz-ı mevud hayaliyle başlayan İsrail vahşeti tüm canavarlığıyla devam ediyor. 7 Ekim’de başlayan sistematik soykırımın sekizinci ayına girmek üzereyiz. Gelinen noktada dramın nasıl derinleştiği tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilirken diğer taraftan kimlerin nasıl tutum takındığını da görmüş oluyoruz.
İsrail’e karşı kimlerin nasıl tavır takındığının tespiti, hem tabloyu daha iyi anlayabilmek hem de millî güvenlik noktasında gerekli tedbirleri zamanında alabilmek yönünden büyük öenm arz ediyor. Ancak öncesinde daha net bir tespiti paylaşmak lazım. O da İsrail’in asla hak hukuk tanımadan Filistin’i bitirmek istediği, Yahudi olmayanları insan bile saymadığı veya kendilerinden aşağı varlık saydıkları için katliamlarını mubah gördüğüdür. Kendilerince böyle bir mantık geliştirmişler. Yahudi ya da Siyonist olmayanın onlar nazarında böcekten farkı yok. Böylesine bir azgınlığa aslında şaşırmamak gerekir zira bu İsrailoğulları değil midir onca Peygamberi hunharca katleden? Kur’an-ı Kerim’de bile Hazreti Allah tarafından açıkça lanetlenen bir kavimdir İsrailoğulları… Bir de şeytan vardır Allah tarafından açıkça lanetlenen… Euzubillahimineşşeytanirracim derken euzubillahiminisrailirracim de diyebiliriz. İsrail’in vahşetine ilişkin kadim tespiti belirttikten sonra bir de şu ANTİMETİZİM SAÇMALIĞI hakkında iki çift kelam etmek istiyorum.
Siyonistlere göre Yahudileri sevmemek suçtur, o suçun adı da antisemitizmdir. Her ne kadar antisemitizm Yahudilerden nefreti dile getirse de uygulamaya bakınca antisemitizm teriminin Yahudileri sevmeyenlere karşı kibirli bir refleksin ürünü olduğu görülecektir. Yahudilere göre herkes Yahudileri sevmek zorundadır, kimsenin Yahudilerden nefret etme hakkı yoktur. Aynen sevmek gibi insani bir duygu olan nefret, konu İsrailoğulları olunca hukukî kabul edilmemektedir. Buradaki absürtlüğü kullandığım kelimelerden de kolayca anlayabilirsiniz. İnsanlıkla ilgisi olmayan İsrailoğullarının insani duyguları manipüle etmesi hiç de şaşırtıcı değil. Her insanın nasıl bir şeyleri sevmek gibi insancıl bir hakkı var ise bir şeylerden nefret etmek gibi de insancıl bir hakkı vardır. Bir şeyleri sevmek ya bir şeylerden nefret etmek kimseye dayatılamaz. Bu dayatmanın adı alçaklıktır, Yahudi şovenizmidir, siyonist kudurmuşluktur. Uzun lafın kısası antisemitizm tabirini de bu tabiri bir olgu gibi benimseyip ağzına pelesenk edenleri de ayağımın altına aldım, çiğniyorum. Bütün insanlığı da antisemitizm saçmalığını ağzına sakız eden Yahudi köpeklerine savaş açmayı davet ediyorum. Bu savaş, hiç şüphesiz kutsal bir savaştır.
Şimdi asıl konumuza geliyorum. İsrail’deki vahşet Türkiye için ne anlam ifade ediyor? Arz-ı mevud hayaliyle yanıp tutuşan siyonistlerin sonraki hedefleri arasında Türkiye de bulunmaktadır. Hatta bunu teröristbaşı Netenyahu’nun oğlu Yair Netenyahu X’de paylaştığı sözde Kürdistan haritasıyla göstermiştir. Siyonistlerin Türkiye’yi de kapsayan Kürdistan planları aslında büyük İsrail planından başka bir şey değildir. Esasında bunları bilmek, görmek için illa birilerinin bir şeyler paylaşmasına gerek yok. Mal meydandadır. Siyonistlerin esasında en çok nefret ettikleri millet de Araplar ya da Almanlar falan değil Türkler’dir. Zira Türkler rahmani bir ırktır ancak İsrailoğulları şeytani bir ırktır. Hatta Türker Acaroğlu’nun “Dünya Atasözleri” adlı kitabında Yahudilerin “bir Türk’ü öldür da rahat et” diye bir atasözü olduğu belgelendirilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi İsrailliler öldürmeyi çok iyi bilirler. Güçlerinin yettiğine fosfor bombalarıyla, güçlerinin yetmediğine suikast timleriyle saldırırlar. Afrika savanlarındaki sırtlanlar bile hatta Türkiye sokaklarındaki başıboş köpekler bile adam öldürme konusunda bu kadar vahşi değildir.
Filistinlilere yapılan zulmün dolaylı muhatabı Türkiye’dir. İsrailli firavun artıkları, Türkiye için hazırlık yapıyorlar. O yüzdendir ki bizim siyasilerin Türkiye’nin sınırları Filistin’den başlar demeçleri boşuna değil. İşte bu noktada biz Türkiye-İsrail savaşına, namı diğer Armageddon’a ne kadar hazırız, bunu bir masaya yatıralım.
İşin teknik kısmını, silahı, sopayı bir tarafa bırakıyorum. Ne olacak bizim içimizdeki İsrail köpekleri? İsrail’de yedi milyon katil Siyonist varsa Türkiye’de en az on milyon katil Siyonist var. Tüm dünya, kafir diye beğenmediğimiz nice ülkelerin vatandaşları Filistin için sokağa dökülürken, yediden yetmişe gösteriler düzenlerken bizim ülkede Filistin bayrağı açan linç ediliyor. İçimizde bunca potansiyel MOSSAD ajanı İsrail köpeği varken biz İsrail’le nasıl savaşacağız? İşte mevzunun bizi en çok ilgilendiren ve düşündüren tarafı budur, bu olmalıdır.
İçimizdeki İsrail köpekleriyle mücadele etmeyi ve onları mutlak bir şekilde yok etmeyi şiar edinmeliyiz. Devletimizin birinci önceliği bu olmalıdır. Biz bu hainlerle bir savaşa girecek olursak ruhumuza el Fatiha… Konuyu somutlaştırmak için içimizdeki İsrail köpeklerinin kimler olduğunu daha açık belirtmekte fayda var.
Bir defa hain medya kuruluşları ve bu hain medya içinde köşe başlarını turmuş yayıncılar ve yazarlar ilk göze batanlar. Yazılı ve görsel medya haricinde sosyal medyada da MOSSAD bağlantılı olduğu su götürmeyen ve profillerinde genellikle Atatürk resmi paylaşıp altına da Mustafa Kemal Atatürk ve sâire yazarak güya kendini perdelemeye çalışan işbirlikçi bir tayfa var. Sosyal işbirlikçiler, otu çöpü bahane ederek her fırsatta Müslümanlara ağza alınmayacak iftiralarla saldıran, millî-manevî değerlerimize saldırırken ağızlarından salyalar akan tipler. Bunların kim oldukları tek tek tespit edilmelidir. Yalan yanlış paylaşımlarla kitleleri zehirlemekle kalmayıp Müslümanların sinirlerini geren bu mahluklar için şu ana değin Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin ve hatta istihbarat organların herhangi bir önleme çalışmasını yapmadığını, sadece seyrettiklerini görmek çok üzüntü veriyor. Seyrettiklerinden bile emin değilim. Bu vesile ile Sayın Cumhurbaşkanımızdan Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin ve yetkili istihbarat kuruluşlarının kulağını çekmesini rica ediyorum. Ben bir Müslüman olarak sosyal medyada gördüğüm söz konusu paylaşımlardan büyük utanç duyuyorum, aşırı rahatsız oluyorum. MOSSAD işbirlikçileri bana ve benim gibilere bu zulmü yaparken hiçbir şeyden korkmuyorlar, hiçbir şeyden çekinmiyorlar. Biz artık Devletimizin otoritesini görmek istiyoruz. Bu ülkede Allah’a, kitaba, peygambere sövmek normalleştirildi. Bundan rahatsızlık duymayan da zaten kanı bozuğun önde gidenidir.
Mutlaka önlem alınması gereken bir diğer firavun artığı kesim ise ülkemizdeki masonlar. Masonlarla birlikte Rotaryen ve Lionsçu yapıları da saymalıyız. Bu İsrail uşakları da Armegeddon esnasında İsrail’in tarafını tutacak, Türkiye aleyhine her türlü ihaneti gerçekleştirebilecek, ittihatçı-komitacı kafasında şeytani mahfillerdir.
Önlem konusuna gelince… Gayriresmî bir operasyon timi kurulur aynen beyaz Toroslular gibi… Nerede ihanetini açığa çıkaran bir İsrail köpeği varsa icabına bakılır. Üç beş infazdan sonra zaten eskisi gibi havlayıp hırlamaya cesaret edemezler. Bu işler böyledir; çünkü siyonistlerin canı tatlıdır. Bu süreçte tüm siyonistlerin de özellikle ticari hayatı kontrol eden, piyasayı şekillendiren ağababa siyonistlerin malvarlıklarına el konulmalı, şirketlerine kayyum atanmalıdır. Siyonist yayın organları mutlaka kapatılmalı, siyonizm lehine rengini belli edenler mutlaka SOYKIRIMA DESTEK ve sâir suçlardan yargılanmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti artık yumruğunu masaya vurmalıdır. Armegeddon uzak bir plan değil, hayal hiç değil. Hızla o büyük savaşa yaklaşıyoruz. Kaleyi içten sağlama almazsak çok acı çekeriz, sonumuz Gazze’de hunharca soykırıma uğrayan dindaşlarımız gibi olur. Ders almalıyız. Akıllı olmalıyız.
Benden demesi…
Muhammed GÖMÜK
Araştırmacı Yazar